Ertesi gün uçağınız Berlin'den kalkıyor ya da kısa bir iş gezisi için Berlin'e geliyorsanız,
Berlin'in tarihi 13.yy'a kadar uzanıyor.Prusya Devleti'nin başkenti olan şehir Alman İmparatorluğu döneminde de tarih, sanat, kültür, ordu ve bilim gibi konularda Dünya Başkenti ünvanını almış.
Avrupa'nın hemen her şehrini etkileyen II.Dünya Savaşı Berlin'de en şiddetli etkisini göstermiş.
Yerle bir olan şehir savaştan sonra Duvar ile ikiye ayrılmış.Doğu Berlin Rusların, Batı Berlin ise USA'nın kontrolüne geçmiş.Batılıların, doğuya geçmesi nispeten kolay iken aynı durum Doğulular için geçerli değilmiş.Komünist bloğun etkisindeki şehirde karanlık günler yaşanmış.İnsanların seyahat özgürlükleri gasp edilmiş.
Bugün şehirde o dönemin izlerine rastlamak mümkün.
Hiç kuşkusuz bu kalıntılardan en önemlisi Berlin Duvarı.
46 km uzunluğundaki Duvar'ın kalıntıları şehrin bazı bölgelerine dağılmış durumda.
Mauer Park, Check Point Charlie Mauer Haus'da bu kalıntılara raslayabilirsiniz
Ama önerim East Side Gallery.
Burası yaklaşık 1 km uzunluğunda Duvar'ın görebileceğiniz en uzun parçası.
Anlamlı ve barış odaklı grafitilerle doldurulmuş bu Duvar nehrin hemen kıyısında.
Turistlerin yoğunlukta olduğu Duvar'ı günün erken saatlerinde daha rahat gezebilirsiniz.
Duvarda görebileceğiniz en meşhur ve ilgi çekici grafittilerden biri tabii ki öpüşen adamlar.
Muhtemelen aklınıza ilk gelen öpüşen gey bir çift.
Aslında hikayesi farklı.
Sosyalist Devlerlerde devlet büyüklerinin birbirlerine olan bağlılığını göstermek için bir gelenek dudaktan dudağa öpüşmek.Komunist Rusya Rejiminde, Rusya'ya bağlı devletlerin uyguladukları bir sevgi gösterisi.Sonrasında Asya'da bu selamlaşmayı benimsemiş.Eğer bu denli yakın bir poz vermiyorlarsa halk tarafından bu devletlerin arasının kötü olduğu düşünülüyormuş.
SSCB'nin yıkılmasının ardından bu geleneğe de son vermişler.Ancak hala Vietnam ya da bazı Asya ülkelerinde selamlama şekli olarak kullanılıyormuş.
Resimde gördüğünüz kişilerden biri Erich Honecker.Kendisi Alman Sosyalist Genel Sekreteri.Diğeri ise Sovyetler Birliği Sosyalist Parti lideri Leonid Brezhnev.Aralarındaki iyi ilişkinin simgesi de objektife yansıyan bu öpücük.
Berlin Duvar'ında ise bu fotoğraf resmedilmiş."My God,Help me to survive with this love"adıyla...
Görülmesi gereken yerlerden ikinci sırada Brandenburger Tor yer alıyor.
Prusya döneminde küçük bir şehir olan Berlin'i çevreleyen kapılar varmış.
Şehrin şimgelerinden olan bu kapı 18.yy'da Otuzyılsavaşları'ndan sonra yapılmış.
Kapının tepesinde gördüğünüz at arabası ve kuş simgesi Napolyon Berlin'İ işgal ettiğinde yerinden sökülüp Paris'e götrürülmüş.1814'te Napolyon'u yenen Prusya Ordusu bu heykeli alıp Berlin'e geri getirmiş.Önceleri üzerinde zeytin dalı olan bu yapı Berlin'e getirildikten sonra yeniden tasarlanmış.Zeytin dalı demir haç ile değiştirilerek Prusya Kartalı ve Meşe yaprakları simgeleri eklenmiş.Ortadaki girişleri kraliyet mensupları, her iki kenarda bulunan girişleri ise halk kullanıyormuş.
Doğu ve Batı Berlin döneminde kapının bulunduğu yer Doğu Berlin iken, kapının hemen kuzeyinde bulunan Reichstag Batı Berlinde kalmış.Berlin Duvarı yıkılana kadar bu kapalı kalmış.Günümüzde çeşitli etkinliklerin, sergilerin ve konserlerin yapıldığı bir yer haline getirilmiş.
Resimde gördüğünüz minderdeki kişilerde her pazar saat 12.00'de burada meditasyon yapıyorlar.
Hitler'den önceki Almanya'nın parlementosunun olduğu bu bina günümüzde de parlemento olarak kullanılıyor.Almanlar bu binayla Hitler'in ayak basmadığı bina olarak övünüyorlar.Soğuk savaş zamanında Batı-Berlin'de kalan bu yapı 1991'de Berlin'in yeniden Başkent ilan edilmesinin ardından restore edilmiş.
Binanın bu tarihi görünümünün yanı sıra ortasında yer alan cam küre oldukça dikkat çekici.Restorasyandan sonra eklenen bu küre ziyarete açık.Alman parlementosunu kuşbakışı görebileceğiniz bir noktada.Gün ışığını direkt parlementoya yansıtan bu yapı görülmeye değer.
Unter der Linien caddesinden Alexanderplatz yönüne ilerlediğinizde karşınıza gelecek yerlerden biri Alman Orkestrasına ev sahipliği yapan Konser Salonu.1821'de Tiyatro Salonu olarak inşaa edilen bu yapı II.Dünya Savaşı'ndan sonra Konser Salonuna çevrilmiş.Meydanın ortasında bulunan bu yapının çevresini heykeller süslüyor.
Her Avrupa Şehri'nin bir katedrali var.
Berlin'deki Berliner Dom.
Göğe uzanan gotik tarzı yüksek katedrallerin aksine, geniş ve kubbeli bu katedral görülmesi gereken yerlerden.Bir Protestan kilisesi.Berlin tarih boyunca katolik mezhebi aksine protestanlığın yaşandığı bir şehir olmuş.1700lerde inşaa edilen bu katedrale girişler 8 Euro.Katedralin üstündeki kubbelere kadar tırmanabilir, kuşbakışı çevreye göz atabilirsiniz.
Alexanderplatz'a yakın bir noktada bulunan katedrale Brandenburger Tor'dan yürüyerek ulaşmanız mümkün.
1969'da açılan Fernsehturm Berlin Katedrali'ne oldukça yakın.
Almanya'nın en büyük yapısı olan bu kule bir Televizyon Kulesi.
Berlin'in simgesi olması amaçlanarak yapılan bu yapı Berlin-Mitte'de Aleksanderplatz'da yer alıyor.Berlin'e daha yüksek bir noktadan bakmak isteyenler için ideal.
II.Dünya Savaşı'ndan kalma yerlerden bir diğeri de Checkpoint Charlie.
Doğu-Batı Berlin'i birbirinden ayıran bu noktada gündüzleri temsili Amerikan askerleri duruyor.Dİlerseniz onlarla fotoğraf çekilebilirsiniz.
Sokakta yürürken dakika başı Türkçe duyarsanız şaşırmayın.
Hiç yabancı dil bilmeyen biri için kolaylıkla gezilecek bir şehir.Her köşe başında gördüğünüz Türk restoranları hatta Türk mahalleleri rahatlıkla yol tarifi alabileceğiniz yerler.
Öyle ki bilmeden bir Türk Hosteli'nde kalmışız.Check-In Hostel.
Kültür karışımı her yerden insan görmek mümkün.Almanlarda söylenilenin aksine oldukça cana yakınlar.Asansör olmayan metrolarda bavulları indirip çıkarmada hep yardım ettiler.
Kolay metro hattıyla bir günde çoğu önemli yapıyı görebileceğiniz bu şehir Avrupa'da görülmesi gereken benim de tekrar gitmeyi düşündüğüm yerlerden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder