28 Oca 2016

Berlin'de Bir Pazar


Ertesi gün uçağınız Berlin'den kalkıyor ya da kısa bir iş gezisi için Berlin'e geliyorsanız,
kısa sürede görebileceğiniz yerlerden bir kaçı...

Berlin'in tarihi  13.yy'a kadar uzanıyor.Prusya Devleti'nin başkenti olan şehir Alman İmparatorluğu döneminde de tarih, sanat, kültür, ordu ve bilim gibi konularda Dünya Başkenti ünvanını almış.
Avrupa'nın hemen her şehrini etkileyen II.Dünya Savaşı Berlin'de en şiddetli etkisini göstermiş.
Yerle bir olan şehir savaştan sonra Duvar ile ikiye ayrılmış.Doğu Berlin Rusların, Batı Berlin ise USA'nın kontrolüne geçmiş.Batılıların, doğuya geçmesi nispeten kolay iken aynı durum Doğulular için geçerli değilmiş.Komünist bloğun etkisindeki şehirde karanlık günler yaşanmış.İnsanların seyahat özgürlükleri gasp edilmiş.

Bugün şehirde o dönemin izlerine rastlamak mümkün.
Hiç kuşkusuz bu kalıntılardan en önemlisi Berlin Duvarı.
46 km uzunluğundaki Duvar'ın kalıntıları şehrin bazı bölgelerine dağılmış durumda.
Mauer Park, Check Point Charlie Mauer Haus'da bu kalıntılara raslayabilirsiniz
Ama önerim East Side Gallery.
Burası yaklaşık 1 km uzunluğunda Duvar'ın görebileceğiniz en uzun parçası.
Anlamlı ve barış odaklı grafitilerle doldurulmuş bu Duvar nehrin hemen kıyısında.
Turistlerin yoğunlukta olduğu Duvar'ı günün erken saatlerinde daha rahat gezebilirsiniz.




Duvarda görebileceğiniz en meşhur ve ilgi çekici grafittilerden biri tabii ki öpüşen adamlar.
Muhtemelen aklınıza ilk gelen öpüşen gey bir çift.
Aslında hikayesi farklı.
Sosyalist Devlerlerde devlet büyüklerinin birbirlerine olan bağlılığını göstermek için bir gelenek dudaktan dudağa öpüşmek.Komunist Rusya Rejiminde, Rusya'ya bağlı devletlerin uyguladukları bir sevgi gösterisi.Sonrasında Asya'da bu selamlaşmayı benimsemiş.Eğer bu denli yakın bir poz vermiyorlarsa halk tarafından bu devletlerin arasının kötü olduğu düşünülüyormuş.
SSCB'nin yıkılmasının ardından bu geleneğe de son vermişler.Ancak hala Vietnam ya da bazı Asya ülkelerinde selamlama şekli olarak kullanılıyormuş.
Resimde gördüğünüz kişilerden biri Erich Honecker.Kendisi Alman Sosyalist Genel Sekreteri.Diğeri ise Sovyetler Birliği Sosyalist Parti lideri Leonid Brezhnev.Aralarındaki iyi ilişkinin simgesi de objektife yansıyan bu öpücük.
Berlin Duvar'ında ise bu fotoğraf resmedilmiş."My God,Help me to survive with this love"adıyla...



Görülmesi gereken yerlerden ikinci sırada Brandenburger Tor yer alıyor.
Prusya döneminde küçük bir şehir olan Berlin'i çevreleyen kapılar varmış.
Şehrin şimgelerinden olan bu kapı 18.yy'da Otuzyılsavaşları'ndan sonra yapılmış.
Kapının tepesinde gördüğünüz at arabası ve kuş simgesi Napolyon Berlin'İ işgal ettiğinde yerinden sökülüp Paris'e götrürülmüş.1814'te Napolyon'u yenen Prusya Ordusu bu heykeli alıp Berlin'e geri getirmiş.Önceleri üzerinde zeytin dalı olan bu yapı Berlin'e getirildikten sonra yeniden tasarlanmış.Zeytin dalı demir haç ile değiştirilerek Prusya Kartalı ve Meşe yaprakları simgeleri eklenmiş.Ortadaki girişleri kraliyet mensupları, her iki kenarda bulunan girişleri ise halk kullanıyormuş.
Doğu ve Batı Berlin döneminde kapının bulunduğu yer Doğu Berlin iken, kapının hemen kuzeyinde bulunan Reichstag Batı Berlinde kalmış.Berlin Duvarı yıkılana kadar bu kapalı kalmış.Günümüzde çeşitli etkinliklerin, sergilerin ve konserlerin yapıldığı bir yer haline getirilmiş.
Resimde gördüğünüz minderdeki kişilerde her pazar saat 12.00'de burada meditasyon yapıyorlar.


Hitler'den önceki Almanya'nın parlementosunun olduğu bu bina günümüzde de parlemento olarak kullanılıyor.Almanlar bu binayla Hitler'in ayak basmadığı bina olarak övünüyorlar.Soğuk savaş zamanında Batı-Berlin'de kalan bu yapı 1991'de Berlin'in yeniden Başkent ilan edilmesinin ardından restore edilmiş.
Binanın bu tarihi görünümünün yanı sıra ortasında yer alan cam küre oldukça dikkat çekici.Restorasyandan sonra eklenen bu küre ziyarete açık.Alman parlementosunu kuşbakışı görebileceğiniz bir noktada.Gün ışığını direkt parlementoya yansıtan bu yapı görülmeye değer.



Unter der Linien caddesinden Alexanderplatz yönüne ilerlediğinizde karşınıza gelecek yerlerden biri Alman Orkestrasına ev sahipliği yapan Konser Salonu.1821'de Tiyatro Salonu olarak inşaa edilen bu yapı II.Dünya Savaşı'ndan sonra Konser Salonuna çevrilmiş.Meydanın ortasında bulunan bu yapının çevresini heykeller süslüyor.


Her Avrupa Şehri'nin bir katedrali var.
Berlin'deki Berliner Dom.
Göğe uzanan gotik tarzı yüksek katedrallerin aksine, geniş ve kubbeli bu katedral görülmesi gereken yerlerden.Bir Protestan kilisesi.Berlin tarih boyunca katolik mezhebi aksine protestanlığın yaşandığı bir şehir olmuş.1700lerde inşaa edilen bu katedrale girişler 8 Euro.Katedralin üstündeki kubbelere kadar tırmanabilir, kuşbakışı çevreye göz atabilirsiniz.
Alexanderplatz'a yakın bir noktada bulunan katedrale Brandenburger Tor'dan yürüyerek ulaşmanız mümkün.



1969'da açılan Fernsehturm Berlin Katedrali'ne oldukça yakın.
Almanya'nın en büyük yapısı olan bu kule bir Televizyon Kulesi.
Berlin'in simgesi olması amaçlanarak yapılan bu yapı Berlin-Mitte'de Aleksanderplatz'da yer alıyor.Berlin'e daha yüksek bir noktadan bakmak isteyenler için ideal.


II.Dünya Savaşı'ndan kalma yerlerden bir diğeri de Checkpoint Charlie.
Doğu-Batı Berlin'i birbirinden ayıran bu noktada gündüzleri temsili Amerikan askerleri duruyor.Dİlerseniz onlarla fotoğraf çekilebilirsiniz.




Sokakta yürürken dakika başı Türkçe duyarsanız şaşırmayın.
Hiç yabancı dil bilmeyen biri için kolaylıkla gezilecek bir şehir.Her köşe başında gördüğünüz Türk restoranları hatta Türk mahalleleri rahatlıkla yol tarifi alabileceğiniz yerler.
Öyle ki bilmeden bir Türk Hosteli'nde kalmışız.Check-In Hostel.

Kültür karışımı her yerden insan görmek mümkün.Almanlarda söylenilenin aksine oldukça cana yakınlar.Asansör olmayan metrolarda bavulları indirip çıkarmada hep yardım ettiler.
Kolay metro hattıyla bir günde çoğu önemli yapıyı görebileceğiniz bu şehir Avrupa'da görülmesi gereken benim de tekrar gitmeyi düşündüğüm yerlerden.




3 Oca 2016

Kopenhag Notları


Christiana ile birlikte Kopenhag yazımı sonlandırıyorum.
Görülmesi gereken çok yer var.Gezmeyi düşünürseniz en az bir 5 gün ayırın derim.
Şehre yakın 3 adet camii bulunuyor.Vaktim olmadığı için gidemedim ne yazık ki.
Dediğim gibi çok büyük bir şehir.
Şehir içi ulaşım daha çok otobüs ve metroyla sağlanıyor.Bazı bölgelerde yol çalışması var.Yeni metro hattı için çalışıyorlarmış.Önceki metroları çok ses yaptığı için şikayet edilmiş.Bu sebeple yeniden düzenliyorlarmış.

  
Gezmek için en iyisi bisiklet kiralamak.Hem daha ucuz hem daha eğlenceli.
Bisiklet kiralayabieceğiniz noktalardan tren istasyonuna yakın, Kopenhag'ın en eski bisikletçilerinden Baisikeli'yi tavsiye edebilirim.

 

Alışveriş için Stroget caddesinde çok fazla seçenek var.Soğuk havalar için en ideali ise Fisketorvet adındaki yürüyerek ulaşabileceğiniz Alışveriş Merkezi.Bisiklet parkı bile var!





Bu arada şehirdeki insanlara dikkat etmekte fayda var.Çok fazla milletten ve kültürden insanın yaşadığı bu şehir pek güvenli değil.Özellikle hemen her yerde rastladığım 
"Real man doesn't buy women"(Gerçek adam, kadın satın almaz), 
"Hookers are happy only in your imagination"(Hayat kadınları sadece sizin hayalinizde mutludur) gibi afişler şehrin bir karanlık tarafının olduğunu ispatlıyor.Hava karardıktan sonra bilmediğiniz yerlere gitmeyin kendinize dikkat edin:D





Free Town Christiania,Kopenhag




 
Kopenhag'daki en ilginç yerlerden biri Free Town Christiania, yani Özgür Şehir Christiania. Christianshavn ilçesinde özerkliğini ilan etmiş bir mahalle.
1989 Christiana Hukuğu ile yönetilen bu mahalle 2011'de Danimarka hükümeti ile olan bazı tartışmalardan dolayı kapatılmış.Ancak sonrasında yeniden oturuma açılmış.
1971'de bir grup Hippi tarafından kurulan bu mahalle barakalardan oluşuyor.








Ortalama 850 kişinin yaşadığı Christiana'da özel araçların mahalleye girmesi yasak.Arabası
olan sakinlerde arabalarını mahalle dışına park ediyorlar.
Her yerde grafitiler ve geri dönüşümden yapılmış heykeller var.
Kendi enerjisini de kendisi üretmeye başlayan Christiana'da vejetaryan ürünler satan marketler ve cafeler bulunuyor.







 Kendisine ait bayrağı da bulunan bu mahallede Green Light District adı verilen bölgede fotoğraf çekimi yapmak yasak.Bu bölge marihuana satış bölgesi.Yan yana dizili bir sürü küçük dükkan var.Bu dükkanların etrafı örtüyle kapalı.Sadece küçük bir açıklık var.Alışverişe yetecek kadar.Kişilerinde yüzleri kapalı, sadece gözleri görünüyor.Fotoğraf çekmek yasak olmasına rağmen uzaktan çekmeye çalıştım.Hemen yanımda biri belirdi.Fotoğrafa baktı.Çok uzak olduğu için bir şey belli olmuyordu güldü geçti :D
Ben de tabii gizlice de olsa çekmeye çalışmaktan vazgeçtim:D
İçerisinde Gay House'unda bulunduğu mahallede bir çok şey serbest.Koşmanın dışında.Marihuana hala illegal olduğu için koşan birini görünce panik oluşmasın diye yasaklamışlar.



"Best weed in town" yazılı tabelalar dahi var.Eğer alma niyetiniz varsa dikkatli olun.Kopenhag'dan çıkmadan tüketin:D Havaalanında ya da başka bir yerde arama yapılırken yakalanıp tutuklanabilirsiniz.Bir de gündüz gitmenizi tavsiye ederim.Hem herşeyi görmek için hem de gece için pek güvenli bir yere benzemiyor.


Christianshavn,Kopenhag


 





Christianshavn bölgesi, Christianshavn kanalı ve çevresinde kurulan Kopenhag'ta daha çok yerleşim yerlerinin bulundupu bir bölge.
Dışişleri Bakanlığı,North Atlantik House ve Danimarka Mimari Merkezi burada bulunuyor.
Kanalın çevresinde ise eski ticaret evleri ve depolar ile park etmiş tekneleri görüyorsunuz      


Bu da gayretli bir kanocu ablamız:)













Bölgenin önemli yapılarından biri Our Savior's Church.17.yyda inşa edilen bu kiliseyi ilgi çekici yapan sarmal şeklindeki kulesi.Yaz aylarında çıkabileceğiniz bu kuleden Kopenhag merkezini seyredebilirsiniz.Kilise Kuzey Avrupa'daki en büyük Çan Takımına sahip.Sabah 8 den gece yarısına kadar her saat çalan çanları duymamanız imkansız.

Barok tarzında inşa edilen bu kilisenin içi klasik Avrupa Baroğuna göre oldukça sade ve göz alıcı.




The Little Mermaid, Kopenhag




Ziyaret edene kadar hakkında pek bir fikrim olmayan Küçük Deniz Kızı Heykeli Kopenhag'ı temsil eden bir heykel.
Deniz kızı hikayesinde dekarşımıza Carlsberg'in Carl'ı çıkıyor.Herşey Andersen masallarından  Küçük Deniz Kızı gösterisini izleyen Carl'ın gösteri karşısında büyülenmesi ve balerin Ellen Price'a heykel için model olması yönündeki ricasıyla başlıyor.Heykeltıraş Edvard Eriksen tarafından 1913 yılında dikilen heykelin yüzü balerine ait.Ancak çıplak poz vermeyi reddetmesinden dolayı heykelin vücudu heykeltıraşın eşi Eline Eriksen'e ait olarak dikiliyor.

İlk kez resmi olarak 2010 yılında EXPO 2010 münasebetiyle Shanghai'ye bir süre için taşınan heykelin yerine Tivoli Gardens'da göl kenarına bir replikası yapılmış.
Resmi olarak taşınmasının yanı sıra tarih boyunca bir çok vandalist saldırının kurbanı olmuş.
Üzerine boyalar dökülmüş, kolu kesilmiş, kafası kesilmiş.Çok acılar çekmiş zavallı heykelcik.
Her defasında yenilenmiş, restore edilmiş.

2004 yılında Kopenhaglılar Türkiyenin Avrupa Birliğine Girmesine karşı olduklarını bile bu heykelcik üzerinde göstermişler.Heykelekara çarşaf giydirip protesto etmişler.
Burdan da ne kadar sığ düşünceli olup ülkemize karşı olan ön yargıları açıkca görülüyor.



Neyse bisiklete atlayıp Nyhavn kıyısından kuzeye doğru ilerlediğinizde Kastellet adı verilen Kuzey Avrupada en iyi korunmuş pentagram şeklinde yapılmış Yıldız Kalesi'ne ulaşıyorsunuz.Barutun ve topların kullanılmaya başlandığı dönemlerde ün kazanan Yıldız Kalesi bir savunma yapısı.
Günümüzde içerisinde Kilise,Çeşme ve parklar bulunan Kastellet'de Küçük Deniz Kızı Heykelini de görebilirsiniz.


Nyhavn,Copenhagen

Kopenhag diyince ya da Google'da aratınca karşınıza çıkan yerlerin başında Nyhavn gelir.
Tarihte kalabalık bir ticaret noktası olan bu kanal gemilerin uğrak noktasıymış.
Denizcileri ve barlarıyla meşhur olan bu kanalda bölgenin en eski evi de bulunuyor.Tarihi 1681 yılına dayanan bu ev kıyıda görebileceğiniz 9 Numaralı ev.
Masal yazarı Andersen'de Nyhavn'daki 20 numaralı evde yaşamış masallarının bir böümünü bu evde kaleme almıştır.
Günümüzde bu evlerin altında bulunan Restoran ve Cafeler çeşitli Danimarka lezzetlerini sunuyor.
Noel zamanı da burada kurulan Noel Pazarı'da oldukça hareketli.
Çok sayıda turistin uğrak noktası olan bu limanı mutlaka görmelisiniz!


Tivoli Gardens,Kopenhag


Tivoli Dünyada bulunan en eski ikinci lunapark.
Birincisi nerede derseniz o da Danimarka'da Klampenborg'da bulunan Bakken.
Tivoli şehrin merkezinde tren istasyonuna yakın bir yerde bulunuyor.
Avrupa'da en çok ziyaret edilen 4. park konumunda.
İçerisinde süs havuzları, bahçeler ve çılgın oyuncaklar bulunan bu park özellikle ailelerin ilgi odağı.Akşamları su ve havai fişek gösterileriyle daha eğlenceli.Giriş fiyatı ise 150 krondan başlıyor.




Kopenhag'da ziyaret edebileceğiniz eğlenceli yerlerden diğerleri ise Ripley's Belive it or Not  ve Guniess Rekor Müzeleri.
Ripley'de 30.000 kibritte inşaa edilen Taç Mahal'i görebilirken,Rekor Müzesinde dünyanın en uzun adamıyla tanışıyorsunuz.Genelde biletleri combo halinde satılan bu iki yerde oldukça ilginç şeylerle karşılaşabilirsiniz.

Carlsberg,Kopenhag

Carlsberg Bira şirketinin adının nereden geldiğini hiç merak ettiniz mi?
Carlsberg Kopenhag'ta kurulan Danimarkalı bir şirket.
J.C Jacobsen'in kurduğu şirkete adını oğlu Carl veriyor.Berg ise Almancada dağ demek.
Fabrikanın buşundupu tepe düşünülerek şirketin adı Carl'ın Tepesi yani Carlsberg oluyor.
Çok yaratıcı değil mi?:D
Şehrin hemen her yerinde Carlsberg'in izlerini görmek mümkün.
Nikolai Kilisesinin bile kulesini bu şirket hediye ediyor.
Carl Jacobsen'in özel koleksiyonunun sergilendiği Ny Carlsberg Glyptotek'te çok sayıda sanat önemli sanat eserleri bulunuyor.
Kopenhag sokaklarında ilerlerken rehberimiz bir zamanlar Jacobsen ailesinin yaşadığı evi göstermeyi de ihmal etmiyor.
Dikkat ederseniz yazının hem sağ hem sol al köşesinde birer adet Gamalı Haç bulunuyor.
Carlsberg firmasının kurulduğu o dönemde bu işaret henüz Naziler tarafından benimsenmemiş.
İyi ve sağlıklı olmak anlamına geldiği o dönemlerde firma tarafından da çokca kullanılmış.
II.Dünya Savaşı ile birlikte anlamı kötüleştiği için sonraları bu işaret markadan kaldırılmış.
 
Bu arada ziyaret etmek isteyenler için Carlsberg fabrikası da ziyarete açık.

Rosenborg Castle,Kopenhag

1606 yılında Yazlık Saray olarak inşa edilen bu Rönesans sarayı, günümüzde Kraliyet takılarının ve eşyalarının sergilendiği bir müze konumunda.
Filmlerden fırlamış gibi olan masalsı su üstündeki asma köprüsü,büyük bahçesi ve hoş mimarisi ile görülmesi gereken yerlerden.
Yine aynı bahçede botanik bahçesi ve minik gölüyle oldukça hoş bir manzarası var.
Sarayın bahçesini çevreleyen rengarenk Danimarka evleri de bu bölgeye ayrı bir zevk veriyor.





Gezmek isterseniz Sarayın hemen çıkışında değerli tabloların sergilendiği Danimarka Ulusal Galerisi ve Hirschsprung Collection adı verilen Sanat Galerisi bulunuyor.


National Museum, Kopenhag



Kopenhag ve genel dünya tarihi ile ilgili daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz Kopenhag Ulusal Müzeyi ücretsiz olarak ziyaret edebilirsiniz.Aslına bakarsanız biraz dinlenmek ve Free-Wifi'den yararlanmak için de harika bir nokta:)
İçeride Orta Çağdan başlayan, Danimarka'nın yakın ve yeni çağına kadar uzanan 3 katlı bir sergi var.
Eğer zamanınız az ise size tavsiyem en üst kattan başlamanız.Danimarka kültürüne ve yaşamına ait bir çok şeyi burada bulabilirsiniz.



Christiansborg Sarayı, The Black Diamond, Kopenhag


Christiansborg Sarayı bu sarayın 3. adı.
1167 yılında Psikopos Absalon Kalesi olarak inşa edilmiş.Ardından kral Valdemar IV ile yaşanan bir anlaşmazlık neticesinde saray kral tarafından yıkılmış.
Yıkılan saray toprakla doldurulup üzerine Copenhag Sarayı inşa edilmiş.Çevresi hendeklerle ve girişi bir kuleyle korunmuş.1731 yılınd akadar psikoposların ve kralların sarayı olan bu yapı, daha sonra Birinci Christiansborg Sarayının yapımı için ortadan kaldırılmış.
1733 yılında yapımına başlanan Birinci Christiansborg Sarayı 1745 yılında tamamlanmış.barok tarzı mimarisi ve şapelleriyle o dönemde Avrupanın en büyük sarayı konumundaymış.1794teki yangında bu sarayda kül olmuş.
İkinci Christiansborg Sarayının kaderi de Birincisi gibi olmuş ve 1884'de yanıp kül olmuş.
1907-1928 yılları arasında saray yeniden sarayı yeniden kim inşa edecek yarışmasında birinci olan Thorvald Jorgensen tarafından inşa edilmiş.İnşası sırasında önceki sarayların kalıntılıarına ulaşılmış.1924'te bu kalıntılarda sarayın bir bölümünde sergilenmeye başlanmış.
Günümüzde Danimarka Parlamentosu, Başbakan Ofisi ve Yüce Divan'ı barındıran bu saray Yasama,Yürütme ve Yargı Güçlerini bünyesinde bulunduran önemli bir yapı.
Sarayın bazı bölümleri ziyarete açık.




The Black Diamond adı verilen Danimarka Kraliyet Kütüphanesi, Christiansborg Sarayına yakın bir noktada kıyıda bulunuyor.Siyah camlarla oldukça modern tarzda inşa edilen bu kütüphanenin yapımı 1999 yılında bitmiş.Bünyesinde kütüphanein yanı sıra Ulusal Fotoğraf Müzesi, Cafe ve Restoran barındırıyor.İçeride yüksek sesle konuşan kimseyi bulamazsınız.Kimi Bilgisayarıyla kimi elindeki kitaplarla çalışma odalarında yerlerini almış.Kanalın önünde yer alması sebebiyle içeriden izlenebilecek eşsiz bir manzaraya sahip bu kütüphanede insanın huzurla çalışası geliyor:)



                                     



Free Walking Tour, Kopenhag Yangınları,The Round Tower,Kopenhag


Hava yağmurlu olduğu için kendi başıma gezmeye üşenirim ve önemli yerleri atlarım düşüncesiyle Free Walking Tour'a katıldım.Kanadalı rehber Old Town'da görmeniz gereken herşeyi eğlenceli hikayelerle anlatıyor.Hava yağmurlu ve soğuk ama rehberin ğeşinde en az 20 kişi var:)
Turistlerin çoğu her zamanki gibi Çinli.
City Hall'ün önünden başlayan tur 11 ile 2 arası.
Katılmak için yapmanız gereken tek şey FreeTour şemsiyeli adamların yanına gitmek:)
Rehberimiz Avustralya'da seyahat ederken Danimarkalı partneriyle tanışıyor.Ardından bu şehre taşınmaya karar veriyor.Coğrafya mezunu olmasına rağmen de rehberlik yapıyor.
Oldukça düz zeminli bir şehir olmasından mıdır bilinmez tahminen yükseklik isteyen Kopenhaglıların inşaa ettikleri binaların çoğunda kule var.
Genelde kış dönemi kapalı olan bu kuleleri, yazın geldiğinizde tırmanarak tüm şehri görebilirsiniz.
City Hall'de bu kuleli binalardan.
Stroget adı verilen uzunca bir çarşı yolunun girişinde bulunuyor.Günümüzde Kopenhag Şehir Mahkemesi olarak kullanılıyor.
Kopenhag tarihi boyunca yangınlardan çekmiş bir şehir.
1728 yılındaki yangında raporlara göre şehrin %28 i harap olmuş.
20 Ekim akşamı başlayan yangın 23 Ekim'e kadar devam etmiş.Ölen ve yaralanan insanların yanı sıra büyük bir kültürel kayıp gerçekleşmiş.Özel kitap koleksiyonları, Kopenhag kütüphanesinde bulunan 35.000 metin yangınla birlikte kül olmuş.
City Hall'den Stroget alışveriş caddesine girişte hemen solda bulunan binanın olduğu yerde restoran sahibi Peder Rasmusse ve karısı  yaşıyormuş.Peder bir gece mumu binadan aşağı düşürmüş.Yangın rüzgarla ve sıcakla birleşince de bir anda her yere yayılmış.Tüm bu olayların ardından yangının sebebi anlaşılınca Peder'e gitmişler.O ise 7 yaşındaki oğluna suçu atarak cezadan kurtulmuş.Olan ölen bir sürü insana kül olup giden onca binaya ve kitaplara olmuş.

Stroget üzerinde ilerlediğinizde görebileceğiniz önemli yapılardan biri Nicolai Kilisesi.
Bu kilise de 1728 yılındaki yangında tamamen kül olmuş.Sonrasında yok olan bir çok orta-çağdan kalma bina gibi yeniden yapılmış.Ancak günümüzde kilise olarak değil Sanat Merkezi olarak kullanılıyor.
Kilisenin olduğu gibi yakınında bulunan The Round Tower'dan şehri yukarıdan görebileceğiniz güzel bir nokta.1601 yılında ünlü gökbilimci Tycho Brahe'nin ölümünğn ardından Christian IV. tarafından araştırmaların devam ettirilmesi adına yapılmış.Halen amatör uzay bilimcileri tarafından kullanılan 36 metrelik bu kuleye 209 metrelik spiral yolu tırmanarak ulaşabilirsiniz:)
Andersen masallarını bilirsiniz.1819'da Kopenhag'a gelen Andersen masallarının çoğunu burada yazmış.Bu kulede bulunan kütüphane ise Andersen'nin sık sık gelip ilham aldığı yerlerdenmiş.



                                                                   City Hall