20 May 2016

Sicilya'nın İncisi,Palermo,Italya

İtalya'nın bambaşka bir şehri.
Sicilya'nın en büyük kenti.
Afrika'dan, Hindistan'dan, Bangladeş'ten çok sayıda göçmen var.
Herkes kendi geleneğini sürdürüyor.
Bazı sokaklarda tabelalar dahi İtalyanca, İbranice ve Arapça yazılı.


Kimse İngilizce bilmiyor. Herkes hem Sicilya aksanı ile İtalyanca hem de kendi ana dilini konuşuyor.
Çok sayıda Müslüman da var. Merkezdeki sokakların birinde de cami bulunuyor.
Şehir Fenikeliler tarafından kurulmuş sonrasında Roma İmparatorluğuna bağlanmış ve daha sonra bin yıldan fazla bir süre Bizans İmparatorluğunun himayesine girmiş. 831-1072 yılları arasında ise Arapların kontrolüne geçmiş. Sonrasında Normandiyalılar tarafından yeniden fethedilmiş ve İtalya'nın birleşimine(1860)'a kadar Normandiya Sicilya Krallığının başkenti haline gelmiş.
Bu kadar fetihler sonucu da çok sayıda Bizans-Arap-Norman tarzında mimariler ortaya çıkmış.
Sicilya'ya özel tatlılar ve yemekler çok meşhur ve lezzetli.

Daracık sokaklarda çamaşır serili camlar, Hindistan'da kullanılan motor benzeri küçük araçlar, sokak ortasında hoparlörünü eline almış son ses müzikle dans eden siyahiler, bizdeki gibi domates, biber, patlıcan diye bağıran pazarcılar ve büyük pazarlarıyla kendinizi İtalya'da değil Sicilya'da hissediyorsunuz :D Çingeneleri de çok fazla. Bir aile otobüste bizi yakaladı, küçük kız elimizdeki cips paketine saldırdı, fotoğraf çekmek için 5 euro istediler ve küçük çocuk elini çantamıza sokmaya çalıştı.:0 Eşyalarınıza dikkat edin! :D



Şehre gelen çok sayıda turist var, özellikle yoğun bir liman şehri olduğu için limana demirleyen turist gemileri de çok fazla. Turist bilgi ofisleri size harita ve gidilecek yerler konusunda en yardımcı olabilecek yer, çünkü dediğim gibi kimse İngilizce konuşmuyor!
Turistler Amerikalı, İngiliz ce Fransız çoğunluğunda olunca halk da alışmış zengin turistlere, sürekli bir şeyler satmaya çalışıyorlar. Çok fazla sokak satıcısı var, her kilise girişinde birden fazla dilenci var. Hepsi para vermenizi bekliyor.

Şehirden bu kadar bahsettikten sonra gezmeniz gereken yerlere geçelim :D
Quattro Canti 1608-1620 yılları arasında iki ana caddeyi birbirine bağlamak için yapılan meydan.
Meydanın dört köşesinde mevsimleri ve Sicilya'nın İspanyol Krallarını temsil eden dört benzer yapı bulunuyor. Hepsi bünyesinde bir çeşme barındırıyor. Maqueda ile Emanuele caddelerini birbirine bağlayan bu meydan üzerinden bir tarafta denizi, bir tarafta dağı, bir tarafta Tiyatro'ya giden yolu, diğer tarafta ise Katedral'e giden yolu görüyorsunuz. Maqueda caddesi araç trafiğine kapalı.



Palermo'nun en önemli tarihi yapısı Palermo Katedrali.
1185 yılında önceleri Bizans Bazilikasının bulunduğu yere Normanlar tarafından yapılmış bir katedral. Mimari yapısı Norman, Arap ve Gotik tarzda. 9.yy'da şehrin Arap himayesine girmesinden sonra camiye çevrilen kilise Normanların şehri yeniden fethetmesinden sonra tekrar kiliseye çevriliyor.17. ve 18.yy'da çok sayıda restorasyon geçirerek günümüzdeki şeklini alıyor.
Katedralin içine giriş ücretsiz, ancak çatısına çıkmak ve anıtsal tarihi parçaları görmek isterseniz 7 Euro gibi bir ücretle ziyaret edebilirsiniz.


İkinci önemli durak ise Teatro Massimo. Burası İtalya'nın en büyük Avrupa'nın ise 3. büyük tiyatrosu. Akustiği ile meşhur. İlk olarak 1897'de açılmış sonrasında uzun süre restorasyona girmiş ve tekrar 1997'de açılmış. Godfather 3'ünde film olarak yayınlandığı tiyatro.
Şu an opera ve tiyatro oyunlarına açık, sadece yapıyı ziyaret etmek isterseniz de girişler 8 euro.




Tiyatronun önü büyük bir meydan. Sokak sanatçıları, dans eden gençler, hemen herkes bu meydanda.
Caddenin etrafında ise çok sayıda cafe ve restoran bulunuyor.

Plazzo dei Normani (Norman Sarayı) ise Avrupa'daki en eski kraliyet sarayı. Binanın ilk olarak Palermo Arap Emiri tarafından 9.yy'da yapıldığı sanılıyor. Tipik Arap mahzenleri sarayın bodrum katında halen görülebiliyor.Sonrasında Normanların şehri fethiyle Norman krallarının yaşadığı daha komplex bir yapı haline getirilmiş. Palatine Şapel'ide Normanlar tarafından yapının merkezi olarak saraya eklenmiş. Bizans,Arap ve Norman mimarisinin açıkça sergilendiği güzel bir yapı. Günümüzde Palermo Parlamentosu burada yer alıyor, yalnızca bir kısmı ziyarete açık. Sarayın içinde fotoğraf çekmek yasak. Biletler ise 6 euro.



Bir diğer önemli yapı ise Chiesa di San Cataldo.
Burası 1160 yılında Normanlar tarafından yapılan yine Bizans-Arap-Norman mimarisi karışımının oluşturduğu Sicilya'ya özel kiliselerden bir tanesi. Kubbeleri ve mozaikleriyle oldukça ilgi çekici.



Piazza Pretoria çevresinde çıplak heykellerin bulunduğu bir çeşme. 1573'te meydan haline getirmek için bir kaç evin de yıkıldığı bu çeşme sonrasında heykellerin bu çıplaklığından dolayı Utanç Meydanı adını almış.



Palermo'daki camiyi ziyaret etmek isterseniz Maqueda caddesi üzerinde yer alan Via Del Celso sokağında ilerlediğinizde üzerinde Mosche yazan camiyi görebilirsiniz. Namaz vakitlerinde açılıyor.



Sicilya'yı herkes mafyasıyla tanır. Şahsen ben de mafyaya dair bir şeyler görmeyi umut etmiştim. Ne bileyim müze olur, mafya babası evi olur falan :D Ama şehri öylesine mafyadan temizlemişler ki mafya artık kartpostalların üzerindeki Corleone fotoğrafları olmuş. Bir de bu anıt var limana yakın bir yerde.Üzerinde Mafya ile savaşanlar anısına... yazılı. Hepsi bu.




Bu arada Palermo sokaklarında kaybolmak da keyifli. Küçücük sokaklar sizi şehrin yerlilerinin oturduğu minik evlere ulaştırıyor. Yine öyle sokakların birinde gezerken Tayyip Erdoğan'ın sesini duydum. İki tane esmer amca oturmuş videodan Erdoğan'ın konuşmasını seyrediyorlar. Türkçe bildiklerini düşünerek yanlarına yaklaştım. Dedim merhaba, Erdoğan mı izliyorsunuz? Meğer amcaların ikisi de Türkçe bilmiyor. İngilizce de bilmiyor. Bangladeşli Palermo'da yaşayan amcalar oturmuşlar telefondan Erdoğan'ın halka sesleniş konuşmasını açmışlar hiç bir şey anlamadan son ses büyük dikkatle izliyorlar. Türk olduğumu söyleyince bir şeyler dediler güldüler iyi karşıladılar ama tabii pek anlaşamadık. Böyle de ilginç bir durumdu.

Bir de artık kültürden midir yoksa böyle karışık bir toplum olduğundan mıdır bilemiyorum ama önüne gelen kıza laf atma huyu burada da var. İtalyanı da siyahisi de Arap'ı da sokaktan geçen her kıza laf atıyor. Bu açıdan çok da güvenli ya da kadınlar için özgür bir şehir olduğunu söyleyemem.

Palermo'da kültürel gezilere doyduysanız, yaz sıcağında biraz serinlemek için Mondello Plajına gidebilirsiniz. Otobüsle önce 101 ardından üzerinde Mondello yazan 616 numaralı otobüse binerseniz sizi Mondello'ya yaklaşık 45 dakikada ulaştırıyor. Burası harika bir koy. İnce kumlu masmavi berrak denizi ile turistlerin ilgi odağı. Burada da size bir şeyler satmaya çalışan işportacılar peşinizi bırakmıyor :D Ama manzara bir harika!



Palermo yarı tropik iklime sahip olduğu için her parkta uzun uzun palmiyeler ve tropik ağaçlar görebilirsiniz.Özellikle limana yakın yerde bulunan Giardino Garibaldi ve Parlamento'nun önünde bulunan Villa Bonanno çok huzurlu iki güzel park.





Gelelim en sevdiğim bölüm olan Sicilya lezzetlerine :D
Arangine buraya gelmişken denemeniz gereken tatların başında geliyor. Belki biraz içli köfteye benzetebilirsiniz ama çeşitleri sadece etten ibaret değil. Özellikle mozeralla ve ıspanaklısı harika. Maqueda caddesinde çeşitli şekillerde Arangine yapan bu dükkâna gidebilirsiniz.
Fiyatları da oldukça uygun.





Deniz ürünleri satan sokak satıcıları da çok fazla. Eğer kalamar, midye ve adını bilmediğim daha bir çok deniz ürünü seviyorsanız denemeye değer. Özellikle Vucciria adı verilen dar sokağın sonu küçük küçük sokak satıcılarıyla dolu. Geceleri takılmak için insanların içkisini alıp sokakta muhabbet ettikleri küçük de bir bar var. Aynı zamanda bit pazarı gibi akşam 8'e kadar açık olan minik dükkanlar var. Buralarda eski kartpostallar, mektuplar ve kitaplar bulabilirsiniz.



Bunun dışında tatlıları ve dondurmaları efsane. Özellikle Brioche bizim pofuduk poğaça gibi bir ekmeğin arasına koydukları dondurma tahmin ettiğimden çok daha güzel :D




Cannoli Siciliani, Cassatine, Cassata, Iris, Cartoccio Palermitano denemeniz gereken tatlılar :D






Not:Palermo'ya gelmişken fazladan zamanınız kalırsa gidebileceğiniz yakın şehirlerden biri Cefalu.
Trenle 1 saatte ulaşabildiğiniz bu şehir bir balıkçı kasabası. Tabii günümüzde turistlerin akın ettiği bir yer. Cefalu Katedrali Norman-Arap-Bizans mimarisinin bir diğer örneği. Unesco Dünya Mirasları listesinde yer alıyor. Onun dışında dar sokakları ve çok sayıda hediyelik eşya dükkanıyla tatlı bir yer. Büyük bir koyu ve yine kumlu bir plajı var. Denize girmek isteyenler için ideal.






19 May 2016

Amalfi Kıyıları, İtalya



İtalya'nın klasik kültürel rotasından sıkıldıysanız, biraz kafa dinleyip doğaya doymak isterseniz Napoli'den kolayca ulaşabileceğiniz, dağlara kurulu üç güzel yer bulunuyor.
Öncelikle Napoli'den Sorrento yönüne giden trene biniyorsunuz, bilet fiyatları 4 euro kadar.
Yaklaşık 1.5 saat sonra Sorrento'da iniyorsunuz. Burası dağ, koy ve şirin ev manzarasının başladığı yer. Bir kaç saatinizi buraya ayırabilir, derin sularda yüzüp, Capri Adası ve Vezüv Dağının manzarasına doyabilirsiniz.

Sonrasında tren istasyonundan hemen çıktığınızda görebileceğiniz Costiera adlı otobüs şirketleri sizi yüksek dağ yamaçları arasındaki yolculukla kıyı kasabalarına ulaştırıyor. Biletler 8 Euro ve tüm gün kullanabiliyorsunuz. Sahil kasabaları Sorrento, Positano, Amalfi, Ravello, Salerno, Agerola ve Tramonti diye sıralanıyor. Bu duraklardan birinde inip biraz zaman geçirip yeniden aynı biletle otobüse binip bir diğerine gidebiliyorsunuz.

Biz adını en çok duyduğum Amalfi kasabasıyla başlıyoruz.
Yollar çok dolambaçlı, gidene kadar mideniz ağzınıza geliyor :D Ama manzara çok keyifli. Yüksek dağların arasında küçücük yollarda ilerliyorsunuz. Amalfi'nin bir çarşısı bir de denize girebileceğiniz küçük bir koyu var. Açıkçası beklediğimden küçük bir yer.






Çarşıda yer alan Katedral Roman-Bizans ve Gotik tarzında. Gelmişken gidilebilecek yerlerden biri Smeraldo Mağarası.Amalfi sahilden kalkan teknelerle içi yarı deniz suyuyla dolu olan bu mağarayı botlarla gezmeniz mümkün. Tekne gidiş-dönüş 10 euro, mağaraya giriş ise 5 euro.



Amalfi'nin dev limonları meşhur. Sokaklarda görebileceğiniz hediyelik dev limonlar ve limonataları deneyebilirsiniz.
Tam olarak turizm odaklı bir kasaba. Çok sayıda otel var. Denize girebileceğiniz koyu küçük, yazın nasıl olur bilmiyorum ama mayıs ayı için güzeldi.

Amalfi sonrası rotamız Positano. Burası Amalfi'den daha renkli bir kasaba. Eskiden fakir bir balıkçı kasabasıyken zamanla turistlerin ilgi odağı haline gelmiş.Yine yamaçlara kurulu evler ve mavilik.Çarşısı daracık sokaklardan ve hediyelik eşya dükkanlarından oluşuyor.
Evler çok şirin. Denize burada girmedik ama koyu Amalfi'den büyük. Positano'nun hemen her fotoğrafında görebileceğiniz İtalyan Çinisinden yapılmış kubbeye sahip bir kilisesi var.





Bu bölgelerde Türk fazla yok. Turistlerin çoğunluğu İngiltere ve Amerikadan.
Lüks otel ve zenginlerle dolu :D
Biz iki öğrenci bir pizza bir kruvasanla akşam yemeğimizi Positano kıyısına oturmuş yerken insanlar özel şoförleriyle lüks otellerine yerleşiyorlardı :D

Günü Positano'da bitirirken, dönüş için otobüs saatlerine bakıp otobüs durağımıza geldik.
Ama çok kalabalıktı herkes bu saati beklemiş gibi.İlk gelen otobüse binemedik ve 1 saat daha Amerikalı gençlerle bekledik. En sonunda otobüse binip Sorrento'ya döndük. Ve yeniden trenle Napoli'ye ulaştık. Bu trenlerde biraz dikkatli olmakta fayda var. Giderken çalgı çalan çingenelerle, dönüşte ise yarı boş trende iki üç Napolili Apaçiyle karşılaştık:D
En iyisi onlara bulaşmadan kalabalık vagonlarda çantalarınıza dikkat ederek seyahat etmek, benden söylemesi! :D









Küller Altında Kalan Şehir; Pompeii


Pompeii ve hikayesini hemen herkes duymuştur.
Ben de kısaca bahsedeyim.
Yanardağın eteğine kurulu, verimli topraklarıyla zengin Antik Roma Kenti, Yunan Koloniciler tarafından Milattan önce 9-8.yy'da kurulmuş. Verimli toprakları nedeniyle zengin olup şehirlerini geliştirmişler. Şehirde tapınaklar, dükkanlar, ilk gladyatör savaşlarının yapıldığı amfi tiyatro, kumarhaneler ve çok sayıda genelev bulunuyormuş. Şehrin %60'ı asiller %40'ı kölelerden oluşuyormuş. Amfi tiyatroda halkı eğlendirmek için vahşi hayvanlar ve köle dövüşleri yapılıyormuş. Asiller yedikleri yemekleri kusmak için kaz tüyü kullanıyorlarmış ki daha çok yemek yiyebilsinler :D
Çizdikleri erotik ve cinsel içerikli resimler de halkın eğlenceye nasıl düşkün olduğunu gösteriyor ki sonrasında Pompeii halkı günahkar bir halk olarak anılmış.


Depremlere alışkın olan halk büyük patlamadan önce yaşanan depremi de önemsememiş. Sonrasında 24 Ağustos 79 tarihinde Vezüv'ün patlamasıyla yağan taşlar ve her tarafı kaplayan kül ve dumandan kaçamadan bir kaç saat içinde koca şehir yok olmuş.



Şehir uzun bir süre küller altında kaldıktan sonra 1748 yılında tesadüfen yapılan kazılar neticesinde bulunmuş. 25 metre küllerin altından çıkartılan taşlaşmış insanlar felaketin gerçekleştiği gün hangi işle meşgullerse o şekilde kalmışlar. Kimisi elini başının arasına koymuş felaketi beklemiş, kimi kaçmaya çalışırken, kimi alışveriş yaparken, kimi seks yaparken.
Arkeologlara göre gazdan zehirlenen halkın üstüne yağan kül ve volkanik maddeler insanların bedenlerini taşlaştırmış. Bedenler içten çürürken dışarıdan aynı kalmış.
Zaman bir anda onlar için donmuş.

       Taşlaşan bir köpek

Bugün bu Antik Şehri ve insanların yaşayışlarını çok net bir şekilde Pompei'de görebilir,
duvarlara çizdikleri resimler, kullandıkları kap kacaklar ve günlük yaşantılarına yakından şahit olabilirsiniz.



Pompeii'ye ait eşyaların ve resimlerin sergilendiği Napoli Arkeoloji Müzesi'de Antik Şehir ziyaretinden sonra görmeniz gereken yerlerden. Pompeii'lilerin kullandığı eşyaları, çizdikleri özellikle erotik resimler ve çok sayıda penis heykellerini de burada sergiliyorlar.


Napoli'den bineceğiniz tren sizi yaklaşık bir saat içinde Pompei'ye ulaştırıyor. Burada gireceğiniz Turist Bilgi Ofisinden bi harita alarak geziye başlayabilirsiniz. Oldukça büyük bir şehir olan Pompei en az 3-4 saat alıyor. Gruplar halinde geziyorsanız bir rehbere başvurabilirsiniz. Bireysel geziyorsanız ise Audio rehberlerini 5 Euro'ya kiralayabilirsiniz. Antik şehre girişler ise 13 Euro.

Bu arada Pompei'de iki gününüz varsa ya da sabah erkenden Antik Kenti gezmeyi bitirirseniz, Vezüv Yanardağı'na da tırmanabilirsiniz. Antik Şehrin girişinden kalkan otobüsler sizi dağın yarısına kadar çıkartıyor, sonrasında ise rehberler eşliğinde zirveye tırmanabiliyorsunuz!

18 May 2016

Çeşmeler Şehri Roma !




Şimdi size uzun uzun Roma'da gezmeniz gereken yerleri ve tarihlerini anlatmayacağım.Türklerin en çok tercih ettiği tarihi ve modern karışımı bir şehir. Dolayısıyla Türkçe kaynakta çok fazla.
Şehir filmlerde gördüğünüzden çok farklı. Hani her yerini bilirsiniz ama görünce aa böylemi imiş dersiniz ya aynen öyle oldum :D
Göçmen oranı çok fazla, Termini çevresi gece tehlikeli olur, hırsızlara dikkat edin diyorlar. Herhangi bir şeyle karşılaşmadım ama önüne gelene laf atan çok.
Şehirde konaklama en ucuz gecelik 20 Euro'dan başlıyor. 3 gece kalmayı planladığımız şehre o kadar para vermek istemedik ve Couchsurfing arayışlarına başladık.
Genelde bir şehre gitmeden önce hostel rezervasyonum hazır olur. Ama bu defa sonuna kadar host aramaya karar verdik :D Gitmemize bir gece kala daha önce Türkiye'de bulunmuş Lorenzo Maria bizi misafir edebileceğini söyledi.
Termini'ye 4 durak mesafede oturan Lorenzo bizi metro durağından akşam saatlerinde köpeği Lilli ile birlikte aldı. İlk Couchsurfing deneyimimiz olduğu için biraz gergindik. Ama Lorenzo'yu tanıyınca çok sevdik. Roma'daki evi babaannesininmiş. Babaannesi 98 yaşında ailesinin yaşadığı küçük bir şehirdeymiş. Ev bildiğin müze. Çoğunu da babaannesi yapmış. Koltuklar, duvar kağıtları, mutfak, banyo, ev ilk alındığı gibi. Balkonundaki küçük havuzda balık ve kurbağaları bile var! Bize gösterdiği odada ise yine eski bir ranza ve tekli bir yatak. Biraz muhabbetten sonra Roma'da kalacak yer bulmanın heyecanıyla uyuya kaldık:D



Gezdiğimiz yerlerden kısa bilgilere gelince Kolezyum günün hemen her saati çok kalabalık.
O nedenle erken gitmekte fayda var. İtalya'da hoşlanmadığım bir nokta ise Avrupa Birliği vatandaşı değilsen öğrenci olman bir şey ifade etmiyor. Her müzeye tam ücret ödemek zorundasın. Dolayısıyla Kolezyum'a giriş 13 Euro. Ancak aynı biletle Forum'a da girebildiğin için biraz daha iyi hissettik :D

Kolezyum ve Roma Forumu Antik Romanların yaşayışlarını gösteriyor. Kolezyum halkı eğlendirmek için yapılan Gladyatör dövüşlerinin olduğu yer, Forum ise şehrin merkezi. Ticaretin yapıldığı, bir çok tapınağın bulunduğu antik bir şehir.




Forum'dan çıkıp Via dei Fori Imperiali yolunu takip edince Vittorio Yapısına ulaşıyorsunuz. Bu yol Mussolini zamanında yapılmış, bu yapı ise Birleşik İtalya'nın ilk kralı olan Vittorio Emanuele adına yapılmış.Ziyaret etmek isterseniz içinde bir müze ve içinde İsimsiz Askerlerden birinin bedeninin bulunduğu Roma Tanrıçası Heykeli var. I. Dünya Savaşı'ndan sonra yerleştirilen bu heykelin yanında sönmeyen alevler bulunuyor.


Traianus Sütunu ve Mercati di Traiano bu çevreden görebileceğiniz Antik Roma'dan kalan diğer eserler.Traianus Sütunu Roma İmparatoru Traianus'un yaptırdığı içinde imparatorun mezarı bulunan bir sütun.Sütun üzerinde imparatorun Daçya Seferini anlatan sarmal şeklinde yukarıya uzanan epik yazıları içeriyor.Mercati di Traiano ise bir ticaret merkezi. Dünyanın en eski alışveriş merkezi olarak kabul ediliyor.




Bu kadar gezdikten sonra dinlenmek için Roma'nın dar sokaklarına girebilirsiniz. Burada çeşitli restoran ve cafeler var. Meydanlar sokak sanatçılarıyla dolu.Roma'nın en meşhur dondurmacısı da bu sokakların birinde. Giolitti. 40'dan fazla çeşit dondurmasıyla lezzetli bir dondurmacı :D




Sonrasında Pantheon'u ziyaret edebilirsiniz. Tüm Tanrıların Tapınağı anlamına gelen Pantheon'da önceleri Pagan Heykelleri bulunurken Kilise tarafından bu heykeller yok edilip Katolik Kilisesi haline getirilmiş. Günümüze kadar oldukça iyi korunan Antik Roma yapısının betondan olan büyük kubbesinin o dönemde nasıl yapıldığı hala bir soru işareti.




Piazza Navona Roma'da sevdiğim yerlerden. Genişçe bir meydan etrafına renkli evler. Ortada bir çeşme ve meydan üzerindeki sokak sanatçıları. Oldukça hareketli bir meydan. 1.yy'da halka açık bir stadyum haline getirilmiş ve Agone Oyunlarının izlendiği yer olmuş. Çeşme 1651 yılında yapılmış. Çeşmedeki figürler oldukça ilgi çekici. Çevresinde dört nehir tanrısı heykeli ve bunların üstünde Mısır Dikilitaşı yer alıyor. Bu dört nehir tanrısı dört kıtadaki dört büyük nehri temsil ediyor.
Afrika-Nil Nehri, Avrupa-Tuna Nehri, Asya-Ganj Nehri ve Amerika-Rio de la Plata.

Roma sokakları yerli yabancı turist kaynıyor. Adım başı size Selfie-Stick satmaya çalışan insanlarla karşılaşıyorsunuz. Yine her on adımda bir Türkçe duyuyorsunuz. Nerede o filmlerde gördüğümüz büyülü Roma Sokakları nerede göçmen istilasına uğramış kalabalık ve gürültülü şehir. İtalyanlar ülkelerini çok iyi pazarlıyorlar.


Derken gelelim Fontana di Trevi yani Aşk Çeşmesi'ne.
Uzun süren restorasyonlar sonucu sonunda ziyarete açılmış.
Roma'nın dark sokaklarından birinde, çoğu filmde görebileceğiniz Çeşme yine turistlerin akın ettiği bir nokta. Sağ elinizle sol omzunuzun üstünden dilek dileyip çeşmeye para atıyorsunuz. Dilekleriniz gerçek oluyor :D Her gün ortalama 3000 Euro'nun atıldığı Çeşme'den para çalmak yasak, bu gelir Roma'nın ihtiyaçları için kullanılıyor. Geceleri de polisler Çeşme başında nöbet tutuyor.
Bu arada Roma'yı bir gündüz bir de gece saatlerinde gezin derim.
Bizimki Palermo uçağı için Roma'ya geri döndüğümüzde dışarıda kaldığımız için biraz zorunluluktan oldu ama iyi ki olmuş:D
Gündüz olduğundan çok daha güzel ve büyüleyici. Trevi bomboş!



Trevi'nin restorasyonu bitmiş bu defa İspanyol Merdivenlerininki başlamış.
Çok küçük bir alan açık bırakmışlar, merdivenleri çıkıp Kilise'ye ulaşabilmeniz için.
Bir de Medici Villası var o tepede.Da Vinci's Demons'i izleyenlerin ilgisini çekebilir :D

Roma'nın güzel yanlarından biri de adım başı şişelerinizi doldurabileceğiniz çeşme olması.
Özellikle Roma sokaklarında sabahladığımız gün yüzümüzü yıkamaktan dişlerimizi fırçalamaya kadar baya faydalandık :D Tuvalet için hintli bir kebapçıya rica ettik.Sabah yağan yağmurda baştan aşağı sırılsıklam olduk.Bulduğumuz köşe başlarında oturduk ve güneşin doğmasını bekledik.Uykusuz, ıslak, sefil, perişan olsak da bir gece Roma sokaklarında sabahlamayı herkese tavsiye ederim :D

Aşağıdaki videolar sabahladığımız geceden :D