24 Ağu 2015

Streets




Bu fotoğrafla New York yazıma son veriyorum.Sokakta satılan resimler arasında bakın kim var?

Bir daha ki sefere başka bir yazı da görüşmek üzere!
Next Stop: Gürcistan!

New York Public Library

Görülmeye değer yerlere son olarak eklemek istediğim Halk Kütüphanesi.Ziyarete açık ve içi de dışı kadar güzel olan bu kütüphaneyi de gezmeden şehirden ayrılmayın!


Alışveriş

New York'a gelip de alışveriş etmeden dönmek olmaz.
NYC gelmeden önce Syracuse'da Destiny USA Mall adındaki alışveriş merkezine gitmiştik.
Burası outlet olduğu için zaten bu ülkede ucuz olan Guess, Tommy Hilfiger, Toms gibi markaları burada daha ucuza bulabilmiştik.

NYC'de ide alışveriş yapabileceğiniz yerler oldukça fazla.
Bunlardan biri Macy's. Biraz tuzlu olsa da çok kaliteli ve güzel şeyler bulabilirsiniz.

Bir diğeri Century 21.
Burası 5 katlı bir kıyafet mağazası.Bizim Boyner gibi.Tabii daha çeşitli ve kaliteli ürünler mevcut.
Yine Guess ve Tommy ürünleri oldukça ucuz.Güneş gözlükleri de öyle.
Lacoste marka güneş gözlüğümü sadece 30 dolara almıştım.
Calvin Klein, Lacoste gibi pek çok markayı uygun fiyatlarla edinebilirsiniz.Hediyelik almak içinde uygun bir yer.

Victoria Secret da hem uygun hem güzel mağazalardan.

Bir de Apple Store var ki, insanı kendine çekiyor.Dışı cam olan bir bölümden girip yerin altına iniyorsunuz.Oldukça kalabalık.Herkes Apple ürünlerini denemek ve ya almak için burada.Biz de Iphone 5S almıştık. 700 Dolar. Aslına bakarsanız hemen hemen Türkiye ile aynı.


Coney Island, NYC

Önceleri adayken yarım adaya dönüştürülen Coney Islan, Brighton Beach'inde bulunduğu Atlantik'e kıyısı olan plajlarıyla ve lunaparkıyla meşhur.
Haziran ayında hava henüz suya girmeye müsait olmadığından okyanusu deneyemedik.
Lunaparkında bindiğimiz Thunder Bolt adlı ne ara bittiğini anlayamadığım ve tüm iç organlarımı altüst eden treni tecrübe ettik.

Oldukça büyük ve metroyla ulaşımı oldukça kolay.Bu iğrenç tren tecrübesinden sonra sahilleri dolaştık.Çok güzel yaşanılası bir yer.Uçsuz bucaksız okyanusu dalgalı.Kumsalı oldukça büyük.Çevredeki evlerde iki katlı villa tarzında.




Central Park, NYC

Yine şehrin gözde mekanlarından.Yoğun tempodan sıkıldığınız anda dinlenip, güzel ve sakin vakit geçirebileceğiniz oldukça büyük bu park 1857 tarihinden bu yana açık.
Yılda yaklaşık 25 Milyon ziyaretçi alan bu park herkese açık.
İçerisinde faytonlar, göller, hayvanat bahçesi, yapay havuzlar, satıcılar ve bir sürü insan var.
Kimi açık alanda bikinisiyle güneşleniyor, kimi köpeklerini gezdiriyor.Kimi almış boyasını malzemesini parkta sanatını icra ediyor.Kimi bisiklet sürüyor.Bir de insanların at olarak kullanıldığı bisikletler var.Önce incecik bir çocuk pedal çeviriyor, arkasında ise 2 kişilik oturağa da 2 kişi oturuyor.Çocuk kendi gücüyle ilerlemeye çalışıyor.
Biz bisiklet sürmeyi tercih ettik.İsterseniz parkın girişinde kredi kartıyla, isterseniz bir arka sokakta nakit ya da kredi kartıyla kiralayabileceğiniz dükkanlar var.
Zannediyorum 15 dolara 4 saatliğine kiralamıştık.Park öyle büyük ki bisikletle bile dört tarafını gezemedik.Sonuna doğru kocaman bir göl var.Reservoir'miş bu büyük göle benzer yer.

Havuzlarda mini yelken yarışları yapılıyor.
Küçük bir havuz var dilek dileyip para atılan.
Hayvanat bahçesi daha çok küçükler için.
Gökdelenler arasında ama muntazam bir düzen içerisinde kurulmuş bir park.
 Central Park'ta sanat
 Bisikletlerimiz
Güneşlenen insanlar
 Bisiklet-fayton yolları
Korelilerin Aşkı <3




Ellie's Island- Boat Trip

Ellies' Island bildiğiniz gibi Statue of Liberty'nin bulunduğu küçük adacık.
Sadece turistlerin ziyaret ettiği bir yer ki New Yorklular genelde oraya gitmenize gerek yok diyorlar.
Biz yine de heykelin içine girmek istediğimizden uzun bir sıra bekliyoruz.Sıra geldiğinde ise heykele girişlerin sadece sabah 7 gibi yapıldığını ertesi gün gelmemiz gerektiğini öğreniyoruz.Sıra sadece adanın çevresini dolaşabilmek içinmiş!
Çok pahalı değil.Ama hevesimiz kırıldı ve gitmekten vazgeçtik.
Çünkü zaten tekne gezisi vardı ve adaya kadar götürüyorlardı.




Bu fotoğrafları da tekne gezisindeyken çektim.

Size bahsettiğim bir kaç gün önce aldığımız tekne turu.Brooklyn-Manhattan köprülerinden geçerek okyanus sularında ilerledik.Yaklaşık 1.5 saat süren gezi de pek çok fotoğraf çektim.




PS.Tüm fotoğraflar bana aittir.İzinsiz kullanılamaz. :)

Empire State Building, NYC

Şehrin simgelerinden.Olmazsa olmazlarından Empire State Binası.
1931'de açılan binanın tepesinde bir gözlem alanı var.Tüm şehri ve ihtişamı görebileceğiniz balkonlar yapmışlar.
Fiyatını hatırlamasam da Tussauds kadar yüksek değildi.
Biletleri alıp asansörler tırmanıyoruz gökdeleni.
Yukarı çıktığımızda ise bu manzarayla karşılaşıyoruz..




             

Lost in NYC

Evet ilk günü güzel gezdik tozduk, ilk yazılarımda bahsettiğim yerlere gittik.
Ancak bir sorun vardı.
Akşam olmuştu ve geri dönmemiz gerekiyordu.
Manhattan'dan Brooklyn'e.
Metroya geldik.Ancak hangi metroya bineceğimizi bilmiyoruz! Olamaz!
Nerede indiğimizi, hangi metroya bindiğimizi, nerede inmemiz gerektiğini..hiç birini bilmiyoruz.
Elimizde adres var ancak geçen seferki gibi 50 dolar vermek istemiyoruz.
Bir kaç görevliye soruyoruz, onlar bize aktarmalı komplike bir şeyler söylüyor.Oysaki biz bir metroyla direk gelmiştik!
Sonra Afro-American bir kız yanımıza geliyor.
-Kaybolmuşa benziyorsunuz
(O kadar mı belli)
-Evet hangi metroya bineceğimizi bilmiyoruz
Adresi gösteriyoruz.
Bir şeyler anlatıyor.Tek gidişlik.Bu olmalı diyoruz.
O kadar da büyük bir istasyon ki onlarca tren. X,Y,Z gibi harflerle isimlendirilmiş.
Kıza sarılarak ayrılıyoruz.Sonunda bir tanesine biniyoruz.
Kendimize yakın hissettiğimiz durakta iniyoruz..
Kendimize yakın hissettiğimiz çünkü hala hangi durakta inmemiz gerektiğini bilmiyoruz.
Telefonların da şarjı bitiyor.Ne harita ne de arama yapabiliyoruz..
İndiğimiz yeri anlamaya çalışıyoruz.
-Aa evet Ocean Avenue! Yaklaşmış olmalıyız.
-İşte 21st Street.Bu sokakta ev!
Sokakta ilerliyoruz.Akşam 11.
1620 numaralı bloktayız. Ev ise 2358'de.
Biraz yürüyeceğiz heralde diyoruz.
Ama ne yürümek!
Hızlanıyoruz giderek.Acaba yanlış yer mi?!
Önde giden baba-oğul olduğunu düşündüğümüz uzun ceketli, şapkalı, lüle saçlı yahudilere yanaşıyoruz.Adresi gösteriyoruz.Bu sokak ama daha çok yürüyeceksiniz diyor.
Ne bir taksi ne bir araba geçiyor.Biz yürümeye devam ediyoruz.
Sanıyoruz ki Türkiye gibi kısacık daracık sokaklar.
Ama ne kısa!
Yaklaşık 1.5 saat sonra eve ulaşıyoruz.Ne berbat bir tecrübe!
Siz siz olun sakın New York'un büyüsüne kapılıp nasıl geri döneceğinizi öğrenmeden yollara düşmeyin!

23 Ağu 2015

Times Square/ Madame Tussauds, NYC

New York'ta ki koca meydan.
Her yer ışıklarla ve gökdelenlerin üzerindeki dev ekranlar dolu.
Öyle ki küçük bir kamera var önünde duranları dev ekranda gösteriyor.
İnsanlar dizi halinde sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar.
New York'ta dev ekrande görünecekler ve anında Snapler Instagram için fotoğraflar çekecekler.

Bir tarafta da kadınlar var.Matları almışlar meydanın ortasında onlar için ayrılan yerde plates yapıyorlar.Yüzlerce kadın.Gelen geçen izliyor ne yapıyor bunlar diye.

Bir tarafta da fotoğraf delisine dönen  çoğunluğu Japon turistler.

M&M Store var kocaman.M&Msler dışarıdan görünüyor.Herkesin elinde de poşeti.

Bir de sokak sanatçıları var kalabalığı dolduran.Kimi Super-Man, kimi Statue of Liberty.
Onlarla fotoğraf çekinmek isteyenler 1-2 dolar verip çekinebiliyorlar.Zaten yanlarından geçerken çektirmezsen ayıp oluyor çünkü oldukça ısrarcılar.

Bir de meydanın biraz ilerisinde Madame Tussauds var.Ünlüler müzesi.Giriş yanılmıyorsa 70 dolardı.Avrupa'da da yaygın olan bu müzeye kısmet New York'a imiş.Güzel tasarlanmış eğlenceli ve oldukça renkli.Abraham Lincoln, Obama, Woody Allen, Beatles..Artık neredeys her ünlüyle bir fotoğrafım var! (Çok lazım dimi :D )








China Town- Little Italy

China Town adından da anlaşıldığı üzere Çinlilerle dolu bir mahalle.
Her yerde görebileceğiniz Çin Restoranları, Çin Dükkanları.Bildiğin Çin malları.
Alınabilecek en iyi şey Manhattan Downtown'da 5-10 dolar burada ise sadece 1-2 dolar olan anahtarlıklar.Ben şahsen bi 20 tane filan almıştım.Her ne kadar Çin malı olsa da New York'u anlatan anahtarlıklar sonuçta, tam hediyelik! Genelde pazarlıktan anlayan Çinliler her türlü incik-boncuk, süs, çanta, ILOVENY t-shirtün varana kadar  her şeyi bulmak mümkün.




Little Italy'de adından anlaşıldığı üzere İtalyan mahallesi.Burada da italyan lezzetleri, italyan dükkanları bulup sık sık italyanca duyabileceğiniz bir yer.Yıl içerisinde çeşitli organizasyonlar ve karnavallara da ev sahipliği yapıyor.
China Town'a oldukça yakın.İkisini aynı günde gezmeniz mümkün.














Manhattan,NY,Usa

Ayağımızın tozuyla başladık gezmeye.Sabahın ilk ışıklarıyla Manhattan'a geldik.Üstelik metroyla 4-5 dolar gibi bir ücret ödeyerek.Yaklaşık 35-40 dakika sürüyor Brooklyn-Manhattan arası.
Times'da indik.Daha sabahın ilk saatleri çok fazla bir yoğunluk yok.Genelde bizim gibi turistler o gün için yapacağı şeyleri planlıyorlar.Avrupa ülkelerinden çok farklı.Tourist Information'da kimseyi göremedik.Zaten verdikleri haritalar bir şeye benzemiyor.
Mağazalardan yine 10-15 dolar gibi bir ücret ödeyerek harita alman gerekiyor.Biz Google Maps'e dayandık.
Yürüyerek de gezilmez her yer.Siyahi bir adamın bizi yoldan çevirmesiyle uyandık.Şehri otobüsle gezme ve botla okyanus sularında turda dahil bir çok gezi programından bahsediyor.3 günlük bir turu seçtik.Ve turist otobüsüyle gezmeye başladık.
Otobüste rehber var, amacı tarihi anlatmaktan çok şarkı söyleyip konukları eğlendirmek olan ve karşılığında bahşiş bekleyen bir tip.Bir de kulaklık var onu takınca da rehberinkine kıyasla çıkan düşük sesle bir çok dil seçimi mümkün olan çevreyi tanıtan bir ses var.Önce kulaklığı denesek de duyamadığımız için kendimizi rehbere kaptırdık.




NYC- Where dreams are come true !

Oswego'dan sonra büyük gün geldi ve otobüsle 4 saatlik yolculuktan sonra Dünya'nın en hareketli şehirlerinden New York City' e geldik.
Gelir gelmez gökdelenler arasında taksi sırası beklerken Manhattan'da bulduk kendimizi.
Taksi sırası var hem de uzun!
Sıramızı bekledik ve taksiye bindik.Kalacağım arkadaşım Brooklyn'de.Taksiciyle sohbet ederek ilerledik.Nasıl da film gibi.Sanki her zaman Hollywood'da gördüğümüz filmlerden birinin içerisindeyim.Manhattan-Brooklyn arası 50 Dolar tuttu.Ve takside kredi kartıyla ödeme yapabiliyorsun! Hemde önünde yer alan bölümden kendi işini kendin hallediyorsun.Kartını takıp şifreni giriyorsun ve vereceğin Tipp (Bahşiş) miktarını seçiyorsun.
Evet burada beni en çok şaşırtanlardan,,Taksici bile senden bahşiş bekliyor.
Günler geçtikçe daha çok farkına vardık.Bahşişler şehri!
50 doların üstüne 5 dolar da bahşiş vererek indik kalacağımız iki katlı, Yahudi mahallesindeki, şirin evimizde.

Great - Niagara

Anlatılmaz yaşanır derler ya, sonra anlatmaya çalışırsınız ama aynı duyguları, hisleri yaşarken bile anlatamazken yaşadıktan sonra anlatmak imkansızlaşır.Nasıl bir büyü nasıl bir dünya..

Parkın içinde gezerken Nicole Tesla'ya rastladım.
Edison'la olan elektrik çatışmalarından sıyrılıp buralara kadar gelmiş.
Meğer hem Amerika hem de Kanada için elektrik üreten hidroelektrik santrali onun eseriymi



Rainbow Köprüsü.Köprünün ortası sınır kabul ediliyor.Eski adı Honeymoon Bridge olan köprü buz kütleleri yüzünden yıkıldıktan sonra yerine 1938'de Amerika ve Kanadalıların girişimiyle yeniden yapılmış.

Niagara'dan Notlar

İster şelale çevresinde kafanıza geçirdiğiniz poşetlerle yürüyerek ıslanın, ister trolley ile  parkın içindeki akvaryumu, Sister's Ireland'ı gezin.
Her anından zevk alabileceğiniz bu keşfe mutlaka çıkın!
Ve bot turu yapmadan dönmeyin!
Şelalelerin neredeyse içine kadar giren bu botlara biletinizi aldıktan sonra size mavi elbise poşetlerden veriyorlar.Islanmak da zevkli ancak ıslandıktan sonra gezmeye devam edecek olacağınızı unutmayın.
Şelale akarken yüzünüze çarpan damlacıklarla şelalenin o büyük gürültüsünü dinleyin.Bir tarafta Kanada bir tarafta Amerika.Nasıl bir yerde olduğunuzu düşünün ve Tanrı'ya şükredin. <3



Niagara'dan Fotoğraflar

            Bu görünüm suların fizik kuralına aykırı olarak taşlara çarpıp geriye doğru akmasıyla oluşuyormuş!



Niagara Falls,Usa

                                                               


                                                                       

                                                                 Bu yaşıma kadar gördüğüm en büyüleyici yer.


Kanada-Usa sınırını görebileceğiniz, 3 koca şelalenin içine bot turlarının yapıldığı, çevresi büyükçe bir park olan içinde Trolley denile mini trenlerle dolaşabileceğiniz harika yer.
İçeri ilk girdiğimizde uzaktan gördüğümüz toz bulutu ya da sise benzettiğimiz şeye anlam verememiştik.Yaklaştıkça onun American Falls'dan akan suların taneciklerinin oluşturduğu bir bulut olduğunu fark ettik.
Notlarımı yazarken de en çok kullandığım kelime "Awesome" (harika) olmuş.
10.000 yıl önce Kuzey Kutbu'ndan gelen buz kütlelerinin yol açtığı çöküntülerle oluştuğu söyleniyor.



Bilmediğiniz binalara girmeyin ! :D

Oswego'da yine de bir şeyler görmekte ısrar ettik ve şehir içinde turlamaya devam ettik.Dışarıdan eski bir kilise gibi görünen önünde yaşlı bir adamın oturduğu binaya girdik.İçerisi pislik, çiş falan kokuyordu.Arkamızı dönüp kaçmayı düşündük ama içeri girdiğimizde sağda solda yaşlıca insanların odalarından çıkıp bize dik dik bakmalarından mıdır bilmem nedendir kaçamadık.İlerde danışma gibi görünen yerde bir kadın oturuyordu.Ona doğru yaklaştık.
-Sizin için ne yapabilirim, dedi kibar bir gülümsemeyle.
-Mm, şey.. biz burayı kilise zannetik de ziyarete geldik..
-Burası eskiden kiliseydi şimdi ise bakım evi..
-Ah pekiiii teşekkürler....
Giderken yaşlılardan biri
- iş mi arıyorsunuz dedi :D
-Hayır sadece turistiz..
Gözü fotoğraf makinasına takıldı.
-Fotoğraf çekmemi ister misin?
-Ahh hayır yeterince kız arkadaşım var.
Adamın verdiği bu cevaptan sonra nihayet kapıya ulaştık ve dışarının serin ama temiz havasına kendimizi bıraktık.
Bir daha bilmediğimiz binalara girmemeye karar verdik :D

Oswego,Usa

Haziran ayında olsak da donduğumuzu söylemiştim.Bu yüzden yaz diye getirdiğimiz ince kıyafetleri bir kenara atarak kışlık bir şeyler bakmaya şehir merkezine indik.Bir kaç dükkan gezdikten sonra en son Wahlmarkt'da bizdeki Carrefour benzeri bir avm de ancak sezon sonu ürünleri bölümünde bulabildiğimiz kazakları aldık.
Kışlık birşeyleriniz yok mu diye sorduğumuzda sezon sonu yaz geldi dedi görevli.
Yaz mı ama çok soğuk!! Bu da bizim yazımız derken yapacak bir şey yok der gibi ellerini iki yana açtı!
Neyse ki bulduğumuz bir kaç kazak hem gece hem de gün içinde kurtarıcımız oldu.Artık rüyalarımda battaniye görmüyorum!

                                                          Ontario Nehrinden kareler

Amerika Amerika

Biraz Amerika maceralarından konuşalım dedi bugün bir arkadaşım.
Ne macera ama!
Biraz da küçük kardeşimin katkısıyla gittiğim rüyalar ülkesine Kennedy Airport'dan giriş yaptım.
Asıl hedef Syracuse.New York eyaleitne bağlı bu şehirden Oswego University'e arabayla ulaştık.
Amaç Oswego Üniversitesi idi.Çünkü Genius Olympiad adlı yarışmaya ev sahipliği yapıyordu.Farklı ülkelerden liseli gençler arası yarışmada Supervisor olarak görev aldım.
Aylardan haziran insanlar yaz geldiğini düşünüyor.Amerikalılar yanıyor herhalde herkes incecik.Donan bir biz varız ki rüyamda battaniye görecek kadar bir donmak.
Ama okul öyle bir yerdeki Kanada ile Oswego'yu sadece bir göl ayırıyor.
Lake Ontario.
Bizim Marmara Denizi gibi.Biraz daha durgun hali.
Okul gölün kıyısında, ormanın içinde.Okulun etrafını yürüyerek gezmek neredeyse olanaksız ki biz bu soğuk havada aç karnımıız doyurmak için bayağı yürüdük.Hem de yanlış yöne.
Neyse ki yardımsever bir kadın bizi Subway'e kadar bıraktı.
Genelde yurt dışına çıkınca veggie olduğumdan Subway'de bol sebzeli bir sandviçle akşamı ettik.
Oswego şehrinin içinden geçen Ontario nehri, Ontario gölüne dökülüyor.
Parklar, kiliseler ve bir kaç alışveriş mekanıyla küçük bir şehir.


13 Ağu 2015

Stamp Collection / Pul Koleksiyonu

Genelde toplayıcı biriyim.Nerde ne bulsam, ilgimi çeken ne varsa toplarım.Anı biriktiririm.
Bir kaç tane koleksiyonum var.
Gayet klasik olan Pul koleksiyonumdan başlıyorum.
Almanya'dan aldığım bu pul defterini D&R ve vb. kitapçılarda bulabilirsiniz.Yeterince kalın olan bu pul defterine önceden biriktirdiğim pulları yapıştırarak başladım.Aslına bakarsanız yapıştırmadan pul defterinin bölümlü satırlarına da sıkıştırabilirsiniz.Böylelikle pullarınızı daha güzel koruyabilirsiniz.
Pul biriktirmeye yaklaşık 4 sene önce başladım.Türkiye'de ya da yurt dışında antikacılarda ve ya postanelerde bulduğum pulları özenle saklıyorum ve biriktirmeye devam ediyorum.




12 Ağu 2015

Portekiz Notları


Lizbon yazımı da parkta çektiğim bu fotoğraf karesiyle sonlandırıyorum.
Parkta dinlenen baba ve kızı.
Biraz habersiz bir çekim oldu ama çok tatlı değiller mi?



  Portekiz günlükleri burada noktalanmış oldu.Yeniden gitmeyi çok istediğim ülkelerden.
Hem insanları hem yaşayış tarzları hem eğlence anlayışları benimkiyle çok uyuşan hafif de tembel tatlı insanlar.Çabuk arkadaşlık kurabileceğiniz kendinizi Portekizce bilmeseniz bile yabancı hissetmeyeceğiniz bir ülke !


Vasco da Gama Köprüsü

Tejo nehrinden geçen ikinci köprü ise Vasco da Gama'dır.Avrupa'nın en uzun köprülerinden olan Gama'yı uçakla giderken görebildim.98 yılında açılan bu köprü 25 Nisan Köprüsü'nün yükünü hafifletmek için açılmış.



Lizbon'da Gece Hayatı/ Lust Club



Tabii ki Lizbon geceleri..
Sokaklar, caddeler hareketli.
İsterseniz içkinizi alıp yine caddelerde ve meydanlarda takılabilirsiniz.İsterseniz bir kulübe gidi sabaha kadar dans edebilirsiniz.
Biraz dikkatli olmakta fayda var çünkü esrar ve extacy satanlarla karşılaşabilirsiniz.
Lust Club, Lizbon'un bilinen ve çok tercih edilen bir kulübü.Ticaret Meydanı'nda nehirin kenarında bulunuyor.Giriş ücretini hatırlamasam da bodyguardların tipinize bakıp sizi aldığı bir yer.
Bir kaç bölümden oluşuyor.Oldukça büyük ve eğlenebileceğiniz bir yer.

Go-Hostel

Aslına bakarsanız çok sayıda hotel ve hostel tabii ki var.
Ben size kaldığım hostelden bahsedeceğim.
Go Hostel.
Genelde gezginlerin ya da kısa süreli kalacak olanların tercih ettikleri bir Hostel.Rengarenk duvarları ve ilgili resepsiyonuyla eğlenceli bir yer.
Oda 2-4-6 , ranza-yatak gibi değişiyor.
Bahçesi var.Kahvaltısı var.Onun dışında ortak kullanım mutfak ve banyosu var.Şehre ve metro duraklarına oldukça yakın.
Güzel arkadaşlıklar da edinebileceğiniz bir mekan.

Jesus Sculpture in Lisboa

Genelde Brezilyalılar Portekizlileri sevmez.Bunun nedeni Portekiz'in bir koloni ülkesi olup zamanında Brezilya'da da koloniler kurduğudur.Brezilyalı bir arkadaşımın anlattığına göre Brezilya bayrağındaki sarı renk, Portekizlilerin onlardan çaldığı altınları temsil ediyormuş.Öyle ki Rio da ki kurtarıcı İsa'nın bir benzerini biraz da minyatürünü  Lizbon'a yapmışlar.

PS.karanlıkta çektiğim fotoğraf hoş çıkmadığından daha net göstermek adına internetten bulduğum fotoğrafı paylaşıyorum.

Eduardo VII Park

Yine Lizbon'un kalbinde soluklanabileceğiniz oldukça büyük bir park.Yeşillikler içerisinde, içinde havuz ve cafe olan ördeklerin dolaştığı güzel bir park.


Nicola Cafe

Burası da Lizbon'da kahvenizi yudumlarken, yoldan geçen insanları, Lizbon koşuşturmacasını izleyebileceğiniz güzel bir mekan.


Cafeler

Lizbon'da gezmekten yorulduğunuzda gidebileceğiniz yerlerden biri Pasta de Nata'nın da keşfedildikten sonra yapımına ilk başlanan cafeye gidebilirsiniz.Genellikle akşam saatlerinde kapısında uzayan kuyruğu görebilirsiniz.