28 Mar 2016

Estergon Kalesi, Estergon Bazilikası,Estergon

Budapeşte'ye kadar gelmişken Estergon'u görmeden olmaz.
Estergon'a Budapeşte Nyugati istasyonundan belli aralıklarla tren kalkıyor.1sa 20 dakika süren yolculuğun ardından Estergon'da iniyorsunuz. Oldukça küçük bir kasaba. Estergon kalesi indiğiniz yerden görülüyor. Ancak uzun bir yürüme mesafesi var. İsterseniz istasyonun önünden kalkan eski otobüslere binip de ulaşabilirsiniz.
Kaleye sokak arasındaki merdivenlerden tırmanabilirsiniz.


Macaristan tarihinin en önemli yapılarından olan Estergon Kalesi Osmanlılar için de oldukça önemliydi. Tarihi 13.yya dayanan kale önceleri Macar Krallığının merkezi imiş. Buda ile Peşte gibi Estergon'da Avusturya ve Osmanlı hanedanlığı arasında yarış haline gelmiş. Budin'i ve Peşte'yi fetheden Sultan Süleyman bu kaleyi de 1543 yılında almış ve Budin sancaktarlığına bağlamış. Sonrasında Alman, Leh ve Venedikliler tarafından 1595'te kuşatılmış. Sokolluzade Lala Mehmed Paşa küçük bir orduyla direnmeye çalışsa da açlık ve susuzluktan dolayı kaleyi teslim etmek zorunda kalmış.Sonrasında 1605 yılında yeniden yine Lala Mehmed Paşa tarafından kuşatılmış ve 78 yıl daha Osmanlı egemenliğinde kalmış.
1683 yılında yine Kutsal İttifak kaleyi Osmanlılardan almış.


Günümüzde kalenin olduğu yerde bir de Bazilika var.

Estergon Bazilikası, Macaristan'daki en büyük yapı olmakla birlikte Dünyadaki en büyük 18. kilise imiş. Paskalya cumartesisinde akşam üstü gittiğimden içeride ayin vardı ve oldukça kalabalıktı. Herkesin elinde mum girerken kutsal suya ellerini batırıp yerlerine geçiyorlar.


Köprünün bitimi Slovakya

Şehirde önceleri çok sayıda Osmanlı mimarisi varmış. Ancak hepsi yok edilmiş. Estergon'un küçük sokaklarında yürürken denk geldiğim binalardan biri. Önceleri camiymiş.



Kalenin çevresinde küçük küçük evler ve uzunca bir park yer alıyor. Parkın hemen ilerisinde göze çarpan bir köprü var. Maria Valeria Köprüsü. Slovakya ile Macaristan'ı birbirine bağlıyor. Köprünün her iki yakasında döviz bürosu bulunuyor. Yürüyerek karşıya geçmek mümkün, üstelik çok eğlenceli.

Slovakya'dan Estergon Kalesi ve Bazilikası'na bakış :)

Son olarak Estergon Türküsü, dinlemek isterseniz linkini buyurun:)
https://www.youtube.com/watch?v=zPDO_WROgYg

Central Market Hall, Yunus Emre Kültür Merkezi, House of Terror, Opera, Budapeşte

Budapeşte'de geleneksel tatları denemek istiyorsanız, özellikle Erzsebet Meydanı'nda açılan küçük dükkanları deneyebilirsiniz. Goulash dedikleri et ve sebze karışımı çorbaları, tarçınlı çörekleri, gözleme gibi hamur işleri, kasapları ve biberi meşhur.
Central Market Hall genelde yerel halkında alışveriş yaptığı bizim kapalı çarşıyı andıran bir yer. Alt katı manav ve kasaplardan oluşurken üst katında geleneksel Macar el işi ürünleri ve hediyelik eşyalar mevcut.
Genelde Türk olduğunuzu öğrenince Merhaba, Teşekkür ederim gibi tatlı sözcüklerle karşılık veriyorlar. Uzun süren Osmanlı hakimiyetine karşın Türklere karşı sevecenler. Hatta çoğu Osmanlıların ülkemize çok katkısı oldu diyor :)





Yunus Emre Kültür Merkezi'de Opera durağına yakın bir yerde. Girişteki görevlide "Küçük küçük Türkçe konuşuyorum, buyurun " diyerek sizi karşılıyor. Burası Budapeşte'deki Türklerin buluşma noktası. En üst katında Türk evi, sınıflar, kütüphane ve konferans salonu bulunuyor. Görevli akşamki konferansa davet ediyor. Konu ise Türk Düğünleri :)



Aynı sokakta House of Terror yer alıyor.2002 yılında açılan müzede 20. yüzyılda faşist ve komünist diktatör rejimi anlatılıyor. Aynı zamanda kurbanlara bir anıt niteliğinde yapılmış.



Opera Binası da yine aynı cadde üzerinde Opera Metrosunun hemen karşısında yer alıyor.


Liberty Statue, Gellert Hill, Gellert Monument, Budapest

Buda tarafında gezebileceğiniz bir diğer tepe Gellert Tepesi.
Henüz tepeye tırmanmadan görebileceğiniz ilginç bir yer Kilise Mağarası. Tepeye dikilmiş Haç'ın hemen altında bulunan Kilise Mağarası 1926 yılında açılmış halen ibadete açık bir kilise.


Tepede ise Özgürlük anıtı yer alıyor.İlk olarak 1947'de Sovyet egemenliğine girdiğinde dikilmiş.Bu özgürlük Nazi istilasıyla son bulmuş.14 metre uzunluğundaki bronz heykelde önceleri "Macar halkından Sovyet kahramanları anısına" yazıyormuş.1989'dan sonra komünizmden demokrasiye geçen devlet bu yazıyı "Macaristan'ın özgürlüğü, bağımsızlığı ve refahı için çalışanlar anısına" diye değiştirilmiş.


Gellert Anıtı ise yine aynı tepenin eteklerinde yer alan bir diğer anıt. Kral Stephen ile birlikte Hristiyanlığı tanıyan Macar halkına Hristiyanlığı anlatması için rahip Gellert'dan şehre gelmesini rica etmiş. Kralın emriyle pagan Macar halkına Hristiyanlığı yaymaya çalışmış. Kral öldükten bir kaç yıl sonra 1046 yılında bir grup pagan tarafından bir varile konulup bu tepeden aşağı yuvarlamışlar.İşte bu tepe adını rahip Gellert'dan almış. Hemen tepenin eteklerinde göreceğiniz anıt onun aşağı yuvarlandığı yer. 


Buda Castle, Mathhias Church, Fishermans Baston

Buda Kalesi, hiç kuşkusuz Budapeşte deyince akla gelen ilk yerlerden.
1265 yılında tamamlanan saray kompleksi UNESCO Dünya Mirasları listesinde de yerini alıyor.
Orta çağ, barok tarzında inşa edilmiş. Osmanlı zamanında Sultan Süleyman saraydaki bronz heykelleri ve kütüphanedeki bir çok kitabı İstanbul'a götürmüş. Budin eyaletinin merkezi haline getirilmiş. Sonrasında çok defa Avusturyalı Habsburg hanedanı tarafından ele geçirilmek istenen kale çatışmalar sırasında oldukça hasar görmüş.

İki yıl boyunca sürekli kuşatılıp alınmak istenen kale 1686 yılında Papa'nın önderliğinde oluşturulan Kutsal İttifak ile alınıyor.1.5 asır süren Osmanlı hakimiyeti bu savaşla son buluyor. Osmanlı hükümdarlığı altında özgürce yaşayan Çingeneler ve Yahudiler savaşta Osmanlının yanında oluyor. Ancak 7000 Türk'e karşı 65.000-100.000 kadar Alman, Macar, İngiliz, Fransız askerleri Osmanlıyı bozguna uğratıyor. Barut deposu olarak kullanılan kuleye ateş açılınca büyük patlama meydana geliyor. Anlatılanlara göre Türk nüfusunun bu kadar yoğun olmasından haz etmeyen Hristiyanlar gördükleri her Türk'ü kadın çocuk demeden katletmişler. Camileri ve medreseleri yıkmışlar. Kalede en büyük hasarı o zaman vermiş. Sonrasında Habsburgların eline geçen şehir yeniden Hristiyanlaştırılmış. Sonrasında çoğu kez restore edilen kale son halini almış.
Kalede ziyaret edebileceğiniz Ulusal Galeri bulunuyor.



Kale'de çekilen filmden bir kare

Kale'ye Chain Bridge'i geçtikten hemen sonraki patika yol dan ulaşabilirsiniz. Yürümek istemiyorsanız tepeye çıkan bir füniküler ve 16 numaralı otobüs var.


Kale bölgesi içerisinde yer alan bir diğer nokta ise Matthias Kilisesi.13.yy da yapılan kilise barok tarzında.Prag'da sarayın içerisinde yer alan kiliseyi andıran bir görüntüsü var.Osmanlı kuşatması altındayken kilisedeki hazineler Pressburg'a yani günümüz Bratislava'sına taşınmış.Osmanlı döneminde iç yapısı beyaza boyanıp yeniden yapılarak camiye çevirilmiş.
Haçlıların Buda'yı işgali sırasında camiye gelen bir topla bir duvarı çöken caminin duvarları arasına saklanan Hz.Meryem heykeli Müslümanlar namaz kılarken ortaya çıkmış.Tam o anda da şehir Hristiyanların eline geçmiş.


Fishermans Baston yani Balıkçı Burçu kilisenin etrafına 1902 yılında yapılmış.II. Dünya Savaşı sonrasında restore edilmiş.896 yılında bölgeye yerleşen 7 Macar kabilesine ithafen 7 kuleden oluşuyor.İsmini ise Orta Çağ zamanında şehri savunan balıkçılardan alıyor.
Tuna Nehrini ve karşı kıyıdaki Parlementoyu güzel bir açıdan görebileceğiniz terasları var.




Budapeşte Termal Banyo ve Kaplıcalar, Kahramanlar Meydanı

Budapeşte denilince akla gelen yerlerden bir diğeri Termal Banyolar. Öyle ki antik Romanlar'ın şehirde koloni kurmalarının sebeplerinden biri bu sıcak sularmış. O dönemden kalma çok sayıda büyük banyo kalıntıları bulunmuş.
Sonrası bizim tarihimize dayanıyor. Osmanlılar 1541-1686 yılları arasında çok sayıda kaplıca inşa etmiş. Rudas, Kiraly, Lukacs Kaplıcaları Osmanlı zamanından kalma kaplıcalardan. Üstelik halen kullanımdalar.
Yaz kışaçık olan Szechenyi Banyosu Peşte tarafındaki bir kaplıca. Hem dışarıda hem içeride havuzları ve medikal tedavi odaları bulunan büyük bir kompleks.



Kaplıcaları çevreleyen City Park'ta çok sayıda müze var.Tarım Müzesi, Modern Sanatlar Müzesi, Sanat Galerisi bu bölgede bulunuyor.
Kahramanlar Meydanı adı verilen meydanda parkın hemen girişinde yer alıyor.Burada Milenyum Anıtını ve heykelleri görebilirsiniz.Milenyum Anıtı üzerinde "Canlarını özgürlüğümüz ve bağımsızlığımız için veren kahramanlara" yazılı bir anıt mezar.
Sütunların üzerindeki heykelde ise Başmelek Cebrail temsil edilmiş.Meleğin sağ elinde Kral Stephen'ın tacı diğer elinde ise Papa'nın St.Stephen'a adadığı haç bulunuyor.Ülkenin Hristiyanlaşmasını sağlayan St.Stephen katkılarından dolayı Papa'nın takdirini kazanmış bir kral.


Tuna Nehri'nde Gece Gündüz Bot Turu :)

Günü Peşte'de tamamladıktan sonra akşam yorgunluğunu bot gezintisiyle atabilirsiniz.
Dediğim gibi 24h ya da 72h kartınızla bu botları kullanabilirsiniz. Yalnız hafta içi olmasına dikkat edin. Çünkü hafta sonları ekstra ücret alabiliyorlar. Bu minik botlarda ister içeride ister dışarıda oturup manzaranın tadını çıkartabilirsiniz. Dilerseniz Margitszihet Adasında biraz vakit geçirebilirsiniz. Burası nehrin üstünde isterseniz bir köprüyle yürüyerek ulaşabileceğiniz isterseniz botla gidebileceğiniz üzerinde park, havuz, kulüpler ve eğlence mekanları bulunan büyük bir ada.
Ben hem gündüz hem gece görmek açısından iki kez bot turuna katıldım.Gece biraz soğuk olsa da Budapeşte ışıkları görülmeye değerdi.






Macaristan Parlamentosu, Budapeşte


Macaristan'ın en büyük ve Budapeşte'nin en yüksek yapısı. Avrupa'nın ise yasama yetkisine sahip en eski yapılarından. Gotik mimari tarzındaki binanın yapımı 1904'te tamamlanıyor. Bina tamamıyla simetrik. Öyle ki Parlamento salonu dahi simetrik olarak iki tane. Birinde politik görüşmeler yapılırken diğeri genelde turist ziyaretlerine açılıyor. Yaklaşık 700 tane odası genelde ofis olarak kullanılıyor. Bir kaç büyük salon ve çok sayıda heykel var. Binanın yapımında kullanılan camların yanı sıra 40 kilo saf altın kullanılarak süslenmiş tavanlar ülkenin zenginliğini temsil ediyor.
Büyük kubbeli odada Macaristan'ın Krallık Tacı hemen iki yanında bulunan asker korumasıyla birlikte camekan ardında sergileniyor. Kubbenin etrafında Macaristan'ın ilk hükümdarından başlayıp kronolojik olarak ilerleyen hükümdarların heykelleri bulunuyor.






Parlamentoya gitmek için nehrin kıyısındaki 2 numaralı tramvayı kullanabilirsiniz. Erken saatte gitmenizde fayda var çünkü her gün belli bir saate kadar belli sayıda kişi alıyorlar. Öğleden sonraya kalırsanız giremeyebilirsiniz. Her grup rehber eşliğinde alınıyor. İngilizce, Almanca, Rusça, İspanyolca gibi sil seçenekleri ve saatleri mevcut.

St. Stephen Basilica

896 yılı Macarların bölgeye ilk yerleştikleri tarih. Bu sebeple 96 sayının ayrı bir önemi var Macarlar için.Hatta günümüz kanunlarına göre Budapeşte'de 96 metreden yüksek bina inşa edilemez. Adını ilk Macaristan Kralı Stephen'dan kilise Macaristan Parlamento'su ile birlikte 96 metre olan şehirdeki ikinci en yüksek yapı ve Macaristan'ın en büyük üçüncü kilisesi St. Stephan..




Biraz Tarih ve Grand Synagoge ( Duhany Street Synagoe)


Genelde gittiğim yerlerde gün doğumunu kaçırmamak için erkenden yollara düşerim. Hem etrafta kimsecikler olmaz hem de manzaranın tadını doyasıya çıkarabilirsiniz.
Bu güzel şehir 1873 yılında Budin (Buda) ve Peşte şehirlerinin Chain Köprüsüyle birleşmesiyle Budapeşte adını almış. Bu köprünün yapılmasına dair efsanelerden biri István Széchenyi'nin ölmek üzere olan babasını son bir kez daha görememesinden başlıyor. Kış günü karşıya botla geçemediği için babasının cenazesini de kaçırmış. Sonrasında annesine köprü yaptıracağına dair söz vermiş. Böylelikle Buda ile Peşte birbirine bağlanmış.

Bilindiği üzere bir zamanlar Osmanlı Topraklarının olan şehirde atalarımız 1.5 asır geçirmişler. Kanuni Sultan Süleyman tarafından fethedilen şehir kısmen Türkleştirilmiş. Buda'ya çok sayıda medrese, camii ve mescit yapılmış. Ancak tabii ki çoğu günümüze ulaşamamış. Eğer görmek isterseniz St. Katalin Templom Mimar Sinan'ın Mustafa Paşa Camii olarak inşa ettiği sonrasında kiliseye çevrilen bir yapı. Erszbet Köprüsü'nden geçince Buda tarafında kalıyor.

Şehir Osmanlılardan sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun ikinci başkenti olmuş. Şehirde konuşulan ana dil Almanca imiş. Bugün bile İngilizce'den çok Almanca bilen kişi var. Gelen turistlerin çoğunluğunu da Almanlar ve İspanyollar oluşturuyor. Şehir geliştikçe kırsal kesimlerden göçler başlamış ve zamanla en çok kullanılan dil Macarca'ya dönüşmüş.
Yahudi nüfusu da oldukça fazlaymış. Avrupa'nın en büyük Sinagog'uyla birlikte bir çok Sinagog'u burada görmeniz mümkün. II.Dünya Savaşı'ndan sonra tahrip edilen her Avrupa ülkesi gibi Budapeşte'de oldukça zarar görmüş. Buda Kalesi Nazi üssü olarak kullanılmış. Köprüler yıkılmış. Yahudilerin çoğu katledilmiş. O dönemde İsveçli diplomat Wallenberg tarafından Yahudilere İsveç Pasaportu verilmiş ve bu sayede bir çok Yahudi kurtulmuş. Wallenberg'e teşekkür niteliğindeki anıtları Grand Sinagog'ta görebilirsiniz.

Grand Sinagog ya da asıl adıyla Dohany Sokağı Sinagog'u Avrupa'nın en büyük sinagogu. Bizans, Roman ve İslami motiflerle inşa edilmiş Sinagog diğer sinagoglardan çok bir kiliseyi ya da kubbesiyle bir camiyi anımsatıyor. İçerisinde hala çalışan bir org da mevcut. Erkekler kafalarına kipa takarak girmek zorunda. Kipa düştüğü an " Doğru değil, doğru değil takmanız lazım" gibi uyarılar geliyor.Bu Sinagog'da Nazilerden çok çekmiş.Savaş zamanında Nazi radyo üssü ve ahır olarak kullanılmış.Sonrasında devletin ve şahısların yardımıyla restore edilerek ibadete yeniden açılmış.