12 Kas 2015

Bratislava,Slovakia

Selam!
Size gezdiğim en küçük şehirlerden biri olan Bratislava'dan bahsedeceğim.
Viyana yazımı hazırlamadan önce bunun daha kolay olacağını düşündüm.
Ne de olsa küçük bir şehir!
Viyana'dan akşam treniyle 1 saatte vardık Bratislava'ya.Para birimi değişmedi ama konuşulan dil Slovakça'ya dönüştü.Lehçe'ye çok benzeyen bu dilden "Merhaba" ve "Güle Güle" yi anlayabildik sadece.
Euro olmasına rağmen Viyana'ya göre oldukça uygun.
Hava bi yağmurlu bi açık bi kararsız.
Binalar genelde 2-3 katlı, yollar bozuk ve boş.
Hostelden aldığımız haritayla çıktık yola.
Öncelikli hedefimiz hostele de yakın olan Bratislava Kalesine çıktık.
Kale girişinde yazılana göre burası Taş Devri zamanı sonlarında yapılan bir kaleymiş.Bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış bu kale 1531-1783 yılları arasında Macaristan Krallığı'nın en önemli kalesi sayılıyormuş.Viyana'yı anlatırken de bahsedeceğim, Avustırya İmparatorluğunun ilk kadın hükümdarı Maria Theresa'nın bu şehre ve kaleye katkıları büyük.Ancak 1811 yılında Napolyon kuvvetleri tarafından saldırıya uğrayan kale yerle bir olmuş.
Yeniden restorasyonlar ancak 1950li yıllarda başlamış.
Günümüzde içerisinde tarih öncesi devirlerden kalma eserlerin sergilendiği odanın yanı sıra Hazine Odası ve Slovakya'nın tarihinin sergilendiği Ulusal Müze'yi bünyesinde barındırıyor.
Manzara şahane.Kalenin bahçesindeki banklarda Tuna Nehri'ni izleyerek sakin bir gün geçirebilirsiniz.




Kaleden aşağıya dar Bratislava sokaklarından geçerek inerken hemen yolun karşısında St.Martin Katedralini görüyorsunuz.12.yy'da yapılan bu kilise Bratislava'nın sembollerinden.
Kiliseye girerken ücret alındığını ilk defa burada gördüm.2.5 Euro.

                                 St.Martin Katedrali ve Tuna Nehri

Zaten küçük olan bu şehri yürüyerek rahatlıkla keşfedebilirsiniz.Old Town'da tur atarken ilgi çekici yapılardan biri St.Michael's Gate.1300lü yıllarda inşaa edilen bu geçitten zamanında şehrin bir kaç bölgesinde varmış.Şehre giriş bu büyük kapılardan kontrolle yapılıyormuş.Michael's Gate'de genelde balıkçıların geçtikleri küçük bir kapıymış.Günümüze kadar korunan tek kapı olarak da görülmeye değer.



Modernleşme çabası içinde olan başkentlerin aksine, tarihi dokusunu ve binalarını neredeyse hiç kaybetmemiş bu şehirde her sokak arasında gotik mimarisine rastlayabilirsiniz.
Merkezde sinagog, Trinity Kilisesi ve Ortodoks Kiliseleri var.
Ulusal Tiyatrosu'da Old Town'ın hemen girişinde yer alıyor.


                                                                   Ulusal Tiyatro

Bir başka dikkat çekici yapı ise Grassalkovich Sarayı Slovakya Başkanının rezidansı.
1760 yılında tamamlanan yapı rokoko ve barok tarzında Fransız bahçesiyle süslenmiş.
Kapıda askerler bekliyor.
Şansımıza nöbet değişimi vardı.Oturduk, izledik.








Caddelerin birinde Türk lokantasına denk geldik.Tabii ki her yerdeyiz! Hem de sadece Kebap değil, bildiğiniz Türk yemekleri, kısır ve baklava bile! Bratislava'nın aklımda kalan en güzel anlarından biri mercimek çorbası içtiğimiz Türk lokantasıydı.




Görülmesi gereken yerlerden bir diğeri de Devin Castle.Slovakya Avrupa'nın ortasında yer aldığı için konumunun önemi dolayısıyla çok eski bir ülke.Bir çok medeniyete ev sahipliği yapmış Bratislava'da Devin Kalesi de yazılı kaynaklara göre 864 yılında inşaa edilmiş.Zamanında Osmanlı Ordusunun da almaya çalıştığı bu kale Slovakyalılar için önemli bir sembol.
Akşam üstü gittiğim için fotoğraflar pek iyi çıkmamış ama kaleyi çevreleyen Tuna Nehri'nde gün batımını paylaşabilirim:)
Bu arada bu kaleye SNP Köprüsü altından kalkan 29 Nolu otobüslerle 20 dakikada ormanların ve iki katlı güzel evlerin arasından geçerek ulaşabilirsiniz.Ancak benim gibi geç sate kalmayın yoksa geri dönüşü korkutucu olabilir.




Sokaklardan Manzaralar;









 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder